Jeff Wall ve Antoine D’agata
Jeff Wall
Jeff Wall, 29 Eylül 1946 yılında Kanada, Vancouver’da doğdu.1964-1970 yıllarında lisans ve yüksek lisansını British Columbia Üniversitesi, Sanat Tarihi Bölümü’nde tamamladı. Bir medya teorisyeni olarak sosyolojik, felsefi ve estetik metinleri incelediği dersler verdi. Düsseldorf Sanatları Akademisi’nde de çalışan Wall, 1999’da emekli olana kadar British Columbia Üniversitesi’nde profesörlük yaptı. Fotoğrafçılık kariyerinin yanı sıra sanat üzerine teorik metinleri olan bir akademisyendir.
1970’lerin sonlarından beri Wall sinema ve reklamın gösterim yöntemlerinden ve sanat tarihi birikiminden faydalanarak büyük ölçekli fotoğraflar oluşturdu. Resim, fotoğraf ve sinema estetiğini birleştirdi ve belgesele yakın kurmaca fotoğraflar üretti.
Wall’un imzası niteliğini taşıyan ışık kutularıyla sergileme tekniğinin sinema perdesini hatırlatan bir görünümü vardır. Işık kutuları sokak reklamcılığı için kullanılan bir çerçevedir. Bu sayede Wall hem sokağın ruhunu sanatı ile birleştirmiş hem de beyaz perdede izlediğimiz bir film sahnesini andıran görselleriyle sinematografik bir ekti yakalamıştır.
Fotoğraflarında aradığı görsel etkiyi yakalamak için her detayı incelikli bir şekilde tasarlar. Ön hazırlık aşamasında mekanın kurgulanması, kostümlerin belirlenmesi, oyuncuların seçimi, ışık, dekor gibi bir film sahnesi için gerekli hazırlıklara benzer çoğu aşamayı tasarlar ve bir set kurar. Fotoğrafların son hali genellikle samimi ve kendiliğinden gelişmiş bir an gibi görünse de bütün süreç uzun uğraşlar sonucu elde edilmiş ve oldukça zaman alan işlerdir.
Konularının çoğu, sanatçının kendi hayatında tanık olduğu, okuduğu veya duyduğu anlardan gelir. Ancak, bu anları tam olarak kopyalamaktan ziyade, bu sahneleri bir olayın ortasında donmuş anlar olarak görüp tasvir ettiği gibi, görsel ve fiziksel unsurları değiştirerek kendi beğenisini çeken yönleriyle yeniden yaratır. Fotoğraflarıyla Wall, sanatın estetikten uzak, her günkü görsel ve anlatı şeklini ortaya çıkarırken, gündelik görüntüleri fotoğraf alanına katar. (Tuncer,2019, s.20)
Wall fotoğraflarında sokak fotoğrafçılığının anı yakalama ruhunu yansıtır. Fotoğraflarındaki kompozisyonları sanat tarihinin anıtsal tablolarından ilhamla düzenler ve işlerinin arka planında referans aldığı resimlere gönderme yapar. Birçok fotoğrafı sanat tarihinden uyarlamadır ancak düzenlemeyi kendi hatıralarındaki imgeleri kullanarak yapar. Bu durum uyarlama tabloyu değil Wall’ın imgesini ön plana çıkartmayı sağlar.
Wall gerçekliğin kopyasını ortaya koymak amacıyla sanatsal sahnelerini kurguladığı görsellerini tanımlamak için ‘neredeyse belgesel’ terimini kullanmayı öne sürer. Sanatçının bu alandaki eserleri, sahnelenen fotoğrafın nasıl dönüştüğünü; sanatçıların izleyicilerini etkilemek için nasıl yeni keşifleri sürdürdüklerini bizlere gösterir. (Tuncer,2019, s.70)
Fotoğraf ile hikaye anlatmakta akla gelen ilk isimlerden biri Jeff Wall’dur. Büyük uğraşlar sonucu kurguladığı fotoğrafları bize gündelik hayatın içinden karşılaşabileceğimiz bir kare hissini uyandırır. Oyuncular genellikle hareket halindeyken fotoğrafa yakalanmışlar gibi görünür, yüzlerindeki mikro mimikler, tavır ve davranışları bize olay hakkında ipuçları verir. Bu sayede izleyici kolaylıkla fotoğrafın gerçekçiliğine ikna olur ve hikayeyi kendi içinde tahmin yürüterek düşünmeye başlar.
Wall, ‘gerçekliği temsil etmek’ yerine gerçekliği tam da kurguyu işin içine katarak ‘yeniden kurmakta’, ‘yeniden inşa etmek’tedir. Gerçekliğin yeniden kurulması sadece kurgusal gerçeklik olarak inşa edilmesiyle olanaklıdır. Gerçekliği ‘ayraç içine alan’ Wall, gerçekliğe ilişkin kendi deneyimini yeniden inşa eder. Her yeniden inşa kuşkusuz ancak kurgusallık ile ilişkili olabilir. Diğer taraftan kurgusallık ile olanaklı her yeni inşa ancak ve ancak gerçekliğin yeniden kurulmasıdır. (Mocan, 2017, s.61)
Antoine D’agata
“Önemli olan bir fotoğrafçının dünyaya nasıl baktığı değil, onunla olan yakın ilişkisidir.”
Antoine d’Agata, 1961’de Marsilya’da doğdu. 1983’te Fransa’dan ayrıldı ve çeşitli ülkelere yolculuk yaptı. 1990 yılında New York da Larry Clark ve Nan Goldin’den dersler aldı ve onların fotoğraf üslubundan etkilendi.
1991-92 yıllarında New York’ta bulunduğu süre içerisinde Magnum’un yazı işleri bölümünde stajyer olarak çalışan d’Agata, ABD’deki deneyimlerine ve eğitimine rağmen 1993’te Fransa’ya döndükten sonra dört yıllık bir eğitim aldı. İlk fotoğraf kitapları De Mala Muerte ve Mala Noche 1998’de yayınlandı ve ertesi yıl Galerie Vu çalışmalarını dağıtmaya başladı. 2001’de Memleketi’ni yayınladı ve genç fotoğrafçılar için Niépce Ödülü’nü kazandı. Düzenli olarak yayın yapmaya devam etti: Eylül ayında Paris’te açılan 1001 Nuits sergisine eşlik eden Vortex ve Insomnia 2003’te çıktı; Stigma 2004 yılında yayınlandı ve Manifeste2005 yılında.
D’Agata fotoğraflarında bireysel gerçekliği yakalar. Kendi gerçekliği üzerinden dünyayı anlama ve anlamlandırma çabasını sunar izleyiciye. O fotoğrafladığı dünyanın bir parçasıdır ve bize hayatından parçaları tüm çıplaklığı ile ortaya koyar. Fotoğrafları bilinç dışının bir ürünüdür.
“Çekeceğim şeyi önceden belirlemekten kaçınmaya çalışıyorum. En azından elimden geldiğince bilinçsiz davranmaya çalışıyorum. Ve sonunda fotoğraflarımın konusu seks, ölüm gibi varoluşun en temel meselelerinden oluşuyor.” (Öztürk, 2003, s. 35).
Bağımlılık, alkol, uyuşturucu, sex ve fahişlerle dolu fotoğraflarını madde kullanarak, en yüksek zevke ulaştığı ve bilinçsizlik halini yaşadığı anlarda çeker.
D’Agata’nın fotoğrafları çoğunlukla amorf görüntülerdir; yüksek kontrastlı, odak dışı bulanıklıklar ve şekilsizleşen bedenler; ancak bunun nedeni bilinçli olarak uygulanan bir deformasyon değil; içinde bulunduğu bilinçli olmama halinin yarattığı koşullardır. Teknik unsurları göz ardı ederek; fotografik görünen anları önemsemeden, sadece yaşadığı deneyim anının, başka bir deyişle o anki durumun, onun normal olma durumunun fotoğraf makinesiyle kaydedilmesidir.(Akkaya, 2015, s.333)
D’Agata’nın fotoğrafları klasik belgesele daha yakın duran bir anlatım içerir. Ancak Magnum’da geçirdiği süre boyunca tipik bir fotojurnalist olmak istemediğini fark ederek; kendi yolunu bulmanın önemini keşfeder. Kolay anlaşılabilir semboller aracılığıyla mesaj veren klasik belgesel fotoğrafın aksine; kendi bulunduğu durumu içerden aktaran bir fotoğrafçı olmayı seçen D’Agata, var oluşunun içsel anlamını dışa vuran deneyimlerle, dar bir bakış açısı bile olsa, dünyayı kendi gördüğü şekliyle fotoğraflarına yansıtmayı tercih eder.(Akkaya, 2015, s.329)
KAYNAKÇA
Akkaya, Şahinde. Mahremiyet, Melankoli ve İktidar Bağlamında Antoine D’Agata. Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Kültürel Çalışmalar Dergisi. 2015, 2(1): 315-337
Tuncer, Selin. Jeff Wall: Sanat Tarihi Referanslı Çağdaş Uyarlamalar. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Teknik Üniversitesi,Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Mocan, Ahmet Can. (2017). Jeff Wall Fotoğraflarında Gerçekçilik ve Kurgusallık İlişkisi Üzerine Bir İnceleme, Yüksek Lisans Derecesi, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Öztürk, R.(2003). D’Agata’nın Gece Notları. Geniş Açı Fotoğraf Sanatı Dergisi. Sayı: 27.
S.34-37
Ayşe Beyza TÜRKER
Mart 2022