PORTRE FOTOĞRAFI ÜZERİNE

Dünya üzerinde yaşayan herkesin portre fotoğrafı çektiğini söylemek biraz abartılı bir söylem olur. Oysa herkesin, en azından, portresinin çekildiğini söylemek aynı derecede itiraz edilecek bir cümle olmaz. Bu tespit, bizlere konu olarak ele aldığımız portre fotoğrafının, öyle ya da böyle, herkesle temas eden bir özellik taşıdığını gösterir. Bu denli geniş bir perspektife sahip olmasına rağmen, portre fotoğrafı denilince ne yazık ki ilk akla gelenin vesikalık fotoğraf olduğunu söylemek zorundayız. Büst fotoğrafı da diyebileceğimiz, insan bedeninin belden yukarı olan bölümünü kapsayan vesikalık fotoğraf, kimlik kartlarında, ehliyette ve pasaportta kişiyi doğrular nitelikte temsil etmek için kullanılır. Oysa portre fotoğrafı vesikalık fotoğrafı da içine alan çok daha geniş bir alana sahiptir. Bir kişinin gözlerinden oluşan detay fotoğrafı, portre fotoğrafı kapsamına girerken, birden fazla kişiyi tamamen kadraja dahil eden fotoğraflar da portre fotoğrafı kategorisinde ele alınabilir. Bu noktada asıl olan; fotoğrafta kişinin ne kadar yer kapladığı değil, kişi hakkında ne kadar bilgi veriyor olmasıdır.

Portre fotoğrafını; fotoğrafı çekilen bireyin kişiliğini, fotoğrafa yansıtmak olarak, en basit şekli ile tanımlamak mümkündür. Yapılan bu tanımda altının çizilmesi gereken iki önemli nokta vardır. Birincisi, kişinin fotoğrafa dahil edilip edilmemesi hususudur. Bireyi kadrajda göstermeden kişiliği ve kimliği konusunda bilgi veren fotoğrafları, portre fotoğrafı kapsamında ele almak mümkün müdür? Aslında bu soru oldukça ilginç ve cevabı merak uyandıran niteliktedir.

İkincisi ise portre fotoğrafı denilince sadece insandan mı bahsediliyor olması durumudur. Hayvanların ya da cansız varlıkların çekilmiş fotoğrafları portre kapsamında ele alınamaz mı? Bu da masum görülse de aynı zamanda da ilginç bir sorudur. Verilecek cevapların kişilere göre farklılık arz edeceğini tahmin etmek çok zor olmasa gerek. Dünya genelinde insan, hayvan ve cansız varlıkları portre kapsamında ele alan azımsanmayacak nitelikte portre fotoğrafçısı var olduğunu söylemeden geçmemek gerekir. Özellikle hayvan portre fotoğrafçılığı oldukça yaygındır. Evcil hayvan fotoğrafçılığı, tıpkı bizde popüler olan doğum fotoğrafçılığı gibi fotoğrafın bir alt dalı haline gelmiş durumdadır. Besledikleri hayvanlara çocuk muamelesi gösteren insanlar, hayvanlarının (yavrularının) fotoğraflarını çektirmek için ciddi paralar ödemekte ve elde edilen görsellerden mutlu olmaktadırlar.  Bazı portre fotoğrafçıları ise sadece bir tür üzerine yoğunlaşarak, alanlarını daraltarak çekimlerini gerçekleştirirler. Hayvan fotoğrafçılığında en önemli olan konulardan biri de fotoğrafı çekilen hayvan türünün iyi tanınıyor olmasıdır. Tür hakkında bilgi ne kadar geniş ise fotoğrafta ulaşılacak başarı da o kadar yüksek olur. Belli hayvanlara yönelmek fotoğrafçıya konu hakimiyetini elinde bulundurmayı sağlarken aynı zamanda da etkili görsele ulaşma imkânı verir.

Bir fotoğraf sergi davetiyesinde “Denize Atılan Atık Varil Portreleri Sergisi” başlığını görürseniz şaşırmayın. “Varil ile portre kelimesinin ne alakası var”? diye düşünmeyin. Dünyada portre fotoğrafçılığını bu denli geniş ele alan bir grubun varlığından söz etmek de yerinde olacaktır. Bunun yanında insan ya da hayvan heykellerinden yapılan bir portre çalışmasına ne demeli? Ya da tüketim sektörünün etkili bir şekilde kullandığı vitrin mankenleri üzerine yapılan bir fotoğraf çalışması portre fotoğrafı kapsamında ele alınmaz mı?

Görüldüğü gibi kolaylıkla örneklendirebileceğimiz portre fotoğrafçılığı aslında hiç de küçümsenmeyecek derecede geniş bir alana sahiptir. Ayrıca kişinin kendine duyduğu hayranlıkla başlayan öz-portre konusu ise bambaşka bir dal olarak karşımıza çıkar. Günümüzde kısmen şekil değiştirerek herkesin ilgi alanına girse de selfie fotoğrafçılığı çığ gibi büyümektedir. Öyle ki selfie fotoğrafçılığı, İngiltere’de bir fotoğraf okulunda seçmeli ders olacak kadar kendine zemin oluşturmayı başarmış durumdadır.

Portre fotoğrafının asıl heyecanı; “Her insan bir dünya” cümlesi temeline dayanıyor. Yeter ki fotoğrafçı olarak bu dünyaları keşfetmeyi ve fotoğraflarımıza özgün bir şekilde yansıtmayı başarabilelim.

Prof. Oktay Çolak