İnsanlık, doğanın bir parçası olduğunu unuttuğu andan itibaren ekolojik yıkım da başladı. Ne yazık ki bilim insanları tarafından yıkımın artarak devam edeceği öngörülüyor.
Dünyadaki su kaynakları, küresel ısınma, çevre kirliliği ve insan kaynaklı etkenler nedeniyle hızla tükeniyor. Çevre bilimciler, otuz bir doğal afet arasında en tehlikelisinin kuraklık olduğunu belirtiliyorlar. Türkiye ise Akdeniz ‘deki iklim değişikliğinde kuraklıktan en çok etkilenen bölgelerden biri olarak gösteriliyor.
Türkiye’nin bazı bölgeleri 2021 tarihinde Meteoroloji Genel Müdürlüğünce standart yağış indeksiyle hazırlanan kuraklık haritasında ‘’olağanüstü kurak’’ göstergesiyle değerlendiriliyor. Anadolu’da son altmış yılda yaklaşık iki milyon hektarlık sulak alan kurudu ve bu Marmara Denizi’nin iki katı büyüklüğünde alana denk geliyor. Ülkenin %14’üne karşılık gelen ve Ramsar Sözleşmesi kapsamındaki sulak alanların yarısının kaybedilebileceği belirtiliyor. Nehirlerin tamamına yakınında suyun akış hızında %70’e varan düşüşler gözlemleniyor. Üç yüze yakın irili ufaklı gölün % 60’ı kururken birçoğu da kuruma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Bu göllerin çoğunluğunu tatlı su gölleri oluşturuyor.
Yaşamın sürdürülebilirliği için suyun doğal döngüsünü korumak gerekiyor. Başta sanayi, denizcilik ve tarım olmak üzere birçok alandaki karbon salınımı atmosferin ısınmasına dolayısıyla da döngünün bozulmasına neden oluyor. Göllerde kirliliğe, su miktarında azalmaya ve kurumasına neden olan pek çok etken sayılıyor. Tarım politikalarındaki eksiklikler, sulu tarıma yöneliş, vahşi sulama, yeraltı sularının yoğun kullanımı, büyükbaş hayvancılıkta artış göllerin kurumasını hızlandırıyor. Yanlış yerlere kurulan barajlar, maden ve taş ocaklarının açılması, balık çiftliklerinin çoğalması gölleri olumsuz etkiliyor. Kıyıların doldurularak yol, park, konut, sanayi veya tarım alanı açılması ve göllerin her türlü (fiziksel, kimyasal, biyolojik) atık alanı olması nedenler arasında bulunuyor. Nüfusla birlikte artan su tüketiminin de su kaynaklarını azalttığı biliniyor.
Su korunmadıkça ve kullanımına özen gösterilmedikçe kuraklığın etkisi artıyor ve doğada geri dönülmez sonuçlar oluşabiliyor. Asya, Avrupa, Afrika arasında dört yüzden fazla kuş türünün kullandığı ve dört ana kuş göç yolundan ikisinin geçtiği bu topraklara göçmen kuşlar daha az uğruyorlar. Göllerden beslenen tuzcul bozkır habitatları tehdit altında kalıyor. Havadaki nem oranın azalması sonucu meyvecilik doğrudan zarar görürken tarımın diğer alanlarında ve hayvancılıkta üretim zorlaşıyor. Zaman ilerledikçe tarımsal üretimde çöküş, yoksulluk, hastalıklar, açlık, ani gelişen yıkıcı iklimsel olaylar, su krizi nedeniyle kitlesel göçler bilim insanlarınca öngörülüyor ve ortak uyarılar yapılıyor. Ekolojik, ekonomik ve sosyolojik yıkımlar görülüyor.
Dünyada ve Anadolu’da kurumuş ve kurumaya terk edilmiş alanlara bakıldığında kritik eşiğin aşıldığı görülüyor. Üniversitelerde bilimsel araştırmalar, tarım ve sulama politikalarında düzenlemeler, kamuoyunu bilinçlendirme programları önemini koruyor. Acil ve kalıcı çözüm çağrısı yapmak gerekiyor.
Su bitmeden görmek, duymak, söylemek gerek…
Figen GÜNAY KILIÇ
Mayıs 2023
I was pretty pleased to uncover this website. I wanted to thank you for ones time for this wonderful read!! I definitely savored every part of it and I have you saved as a favorite to see new information on your site.
Thank you very much for your nice comment and for following us. Water is a very important issue and we are aware of it.