İLELEBET PAYİDAR

‘’Yurttaşlarım, yurdumuzu dünyanın en mamur, en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız.’’

‘’Sonsuza akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, mutluluklarla huzur ve rahatlık içinde kutlamanızı gönülden dilerim.’’ der büyük önder Atatürk, Cumhuriyetin Onuncu Yılında, tarih 29 Ekim 1933’tür.

Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş ve uygar bir ülke olması için eğitim, hukuk, ekonomi, sanayi, sağlık, ulaşım, spor gibi birçok alanda atılımlar başlatılır. 1926’da Türk Medeni Kanunu kabul edilir, 1934’te Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilir. Türk kadını en temel haklarına ve özgürlüğüne kavuşur. Laik Cumhuriyetin çağdaş ve özgür ortamında kadınlar, kendi gelecekleri ve toplum yararı için her alanda sorumluluk ve görev alır. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren okullarda, fabrikalarda, hastanelerde, kamu görevlerinde yerini alır. İlk kadın sporcularımız spor salonlarında yetişmeye başlar ve uluslararası yarışmalara katılır.

Türkiye’nin ilk kadın voleybol takımı 1927’de Fenerbahçe Spor Kulübü’nde kurulur. Sabiha Rıfat Gürayman, Fenerbahçe Kadın Voleybol Takımına girer ve kaptanlık yaptığı takım birçok maçta galibiyet alır, ancak takım karşısında rakip bulunmaması nedeniyle kapanmak zorunda kalır. Kadın sporcuların erkek takımında oynamalarını engelleyen bir kural olmadığından Fenerbahçe Erkek Voleybol Takımın girer ve bir erkek takımında forma giyen ilk kadın sporcu olur. Belki dünyada ilk kez beş erkek bir kadın oyuncudan oluşan takım, tüm rakiplerini yenerek şampiyon olur. Arkadaşları kendisine “uçan parmaklar” lakabını verir.

Sabiha Rıfat (Gürayman), 1910’da, Manastır kentinde doğar, babası Harekat Ordusu ile İstanbul’a gelen bir subaydır. 1927’de Mustafa Kemal’in, bugün İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) olarak bilinen Mühendis Mektebi’ne (Mühendishane-i Bahr-i Hümayun) kadınların da alınmasını istemesi üzerine arkadaşı Melek (Ertuğ) ile beraber üniversitenin sınavlarını kazanarak, üç yüz elli erkek öğrencinin okuduğu Mühendis Mektebi’nin iki kadın öğrencisinden biri olur. Mezun olduktan sonra ülkenin değişik yerlerinde birçok okul, hükümet konağı ve resmi binanın yapımında çalışır. Uzmanlık alanı köprü yapımıdır, Cumhuriyet tarihinin en zorlu projelerinden Ankara Beypazarı yolundaki köprüyü yapar. Anadolu’da köprü inşa eden ilk kadın mühendis olarak tarihe geçer. “Kemer Köprüsü” yöre halkınca “Kız Köprüsü” olarak anılır.

1945’te Anıtkabir inşaatının kontrol mühendisliği kendisine verildiğinde; “Ne mutlu ki; Türk kadınına çağdaşlık yolunu açan Atatürk’e olan minnet borcumun bir bölümünü ödeyebileceğim.” der. On yıl baş kontrol mühendisi olarak çalışır. Cumhuriyetin ilklere imza atan başarılı Türk kadınlarından biridir.

Türk Kadın Voleybol Takımları uluslararası başarılarla, kazandıkları şampiyonluklarla Dünya Kadın Voleyboluna Türk adını kaydeder.

1957’de Kadın Milli Voleybol Takımı ilk maçına çıkar.
1961’de Kadın Milli Voleybol Takımı Batı Almanya’yı 3 – 2 yenerek ilk galibiyetini alır.

1980’de ilk uluslararası başarıya imza atılır, Eczacıbaşı Kadın Voleybol Takımı Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nda ikinci olur.

2010’da Kadınlar FIVB Kulüpler Dünya Şampiyonası’nda Fenerbahçe Kadın Voleybol Takımı, Dünya Şampiyonu olur, Gürayman’ın yüzüncü doğum yılıdır.

2003’te, Kadın Milli Voleybol Takımı, ikinci olduğu Avrupa Kadınlar Voleybol Şampiyonası’ndan itibaren Türkiye’de”Filenin Sultanları” unvanıyla tanınır. 2023’te millî takım, Milletler Ligi Şampiyonluğu Kupası, Avrupa Şampiyonluğu Kupası ve Dünya Kupasıadıyla oynananOlimpiyat Elemelerindekazandığı kupa olmak üzereüç kupabirden kazanır. 16 Temmuz 2023’te FIVB dünya sıralamasında birinci sıradadır. Türkiye Kadın Millî Voleybol Takımı, Avrupa Şampiyonu olur, Cumhuriyet’in yüzüncü kuruluş yılıdır.

Sabiha Rıfat Gürayman’dan Avrupa Şampiyonluğu’na uzanan yolculukta cumhuriyet tarihi okunur. Cumhuriyetin ilk yıllarında çok sayıda öncü kadın yetişir ve gelecek kuşaklara ilham olur. Yüz yıl içinde ise Türk kadını, birçok alanda sayısız başarılar elde eder. Başarılarının temeli cumhuriyet devrimlerinde yer alan kadın hak ve özgürlükleridir. Bugün de kadınlar, eşitlik ve özgürlük üzere açılan yolda cesaretle yürürler. Ülkeyi Atatürk’ün gösterdiği çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarmayı başarırlar. Bunu gerçekleştirebilecek akla, birikime ve güce sahip oldukları inancındadırlar.

Türkiye’de kadınlarımızın bilim, teknoloji, eğitim, siyaset, sanat, spor ve pek çok alandaki başarısı aynı zamanda demokratik, laik, çağdaş, sosyal hukuk esasına dayalı Cumhuriyet’in başarısıdır. Sonsuzluğa akıp giden her yıl, Türk Milleti bayramını daha büyük onurlarla, mutluluklarla, birlik beraberlikle kutlar… Kuruluşundan bugünlere, bugünlerden sonsuza dek… Cumhuriyetimizin yüzüncü yaşını kutlarken nice yaşlara, nice başarılara…

“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” der büyük önder Atatürk.

Cumhuriyet ilelebet payidar kalır, Cumhuriyetin Yüzüncü Yılında, tarih 29 Ekim 2023’tür.

Fotoğraflar: Figen GÜNAY KILIÇ

Figen GÜNAY KILIÇ Ankara_2023

Kaynak:

  • Nutuk, Mustafa Kemal Atatürk
  • Anıtkabir’deki Kadın Eli: Sabiha Rıfat Gürayman, Günseli Naymansoy
  • https://tvf.org.tr/
  • https://www.fenerbahce.org/haberler/kulup/2019/3/fenerbahceli-sabiha-rifat-gurayman-turkiye-nin-oncu-kadinlari-listesinde

SU BİTMEDEN SÖZ BİTMEDEN

İnsanlık, doğanın bir parçası olduğunu unuttuğu andan itibaren ekolojik yıkım da başladı. Ne yazık ki bilim insanları tarafından yıkımın artarak devam edeceği öngörülüyor.

Dünyadaki su kaynakları, küresel ısınma, çevre kirliliği ve insan kaynaklı etkenler nedeniyle hızla tükeniyor. Çevre bilimciler, otuz bir doğal afet arasında en tehlikelisinin kuraklık olduğunu belirtiliyorlar. Türkiye ise Akdeniz ‘deki iklim değişikliğinde kuraklıktan en çok etkilenen bölgelerden biri olarak gösteriliyor.

Türkiye’nin bazı bölgeleri 2021 tarihinde Meteoroloji Genel Müdürlüğünce standart yağış indeksiyle hazırlanan kuraklık haritasında ‘’olağanüstü kurak’’ göstergesiyle değerlendiriliyor. Anadolu’da son altmış yılda yaklaşık iki milyon hektarlık sulak alan kurudu ve bu Marmara Denizi’nin iki katı büyüklüğünde alana denk geliyor. Ülkenin %14’üne karşılık gelen ve Ramsar Sözleşmesi kapsamındaki sulak alanların yarısının kaybedilebileceği belirtiliyor. Nehirlerin tamamına yakınında suyun akış hızında %70’e varan düşüşler gözlemleniyor. Üç yüze yakın irili ufaklı gölün % 60’ı kururken birçoğu da kuruma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Bu göllerin çoğunluğunu tatlı su gölleri oluşturuyor.

Yaşamın sürdürülebilirliği için suyun doğal döngüsünü korumak gerekiyor. Başta sanayi, denizcilik ve tarım olmak üzere birçok alandaki karbon salınımı atmosferin ısınmasına dolayısıyla da döngünün bozulmasına neden oluyor. Göllerde kirliliğe, su miktarında azalmaya ve kurumasına neden olan pek çok etken sayılıyor. Tarım politikalarındaki eksiklikler, sulu tarıma yöneliş, vahşi sulama, yeraltı sularının yoğun kullanımı, büyükbaş hayvancılıkta artış göllerin kurumasını hızlandırıyor. Yanlış yerlere kurulan barajlar, maden ve taş ocaklarının açılması, balık çiftliklerinin çoğalması gölleri olumsuz etkiliyor. Kıyıların doldurularak yol, park, konut, sanayi veya tarım alanı açılması ve göllerin her türlü (fiziksel, kimyasal, biyolojik) atık alanı olması nedenler arasında bulunuyor. Nüfusla birlikte artan su tüketiminin de su kaynaklarını azalttığı biliniyor.

Su korunmadıkça ve kullanımına özen gösterilmedikçe kuraklığın etkisi artıyor ve doğada geri dönülmez sonuçlar oluşabiliyor. Asya,  Avrupa, Afrika arasında dört yüzden fazla kuş türünün kullandığı ve dört ana kuş göç yolundan ikisinin geçtiği bu topraklara göçmen kuşlar daha az uğruyorlar. Göllerden beslenen tuzcul bozkır habitatları tehdit altında kalıyor.  Havadaki nem oranın azalması sonucu meyvecilik doğrudan zarar görürken tarımın diğer alanlarında ve hayvancılıkta üretim zorlaşıyor. Zaman ilerledikçe tarımsal üretimde çöküş, yoksulluk, hastalıklar, açlık, ani gelişen yıkıcı iklimsel olaylar, su krizi nedeniyle kitlesel göçler bilim insanlarınca öngörülüyor ve ortak uyarılar yapılıyor. Ekolojik, ekonomik ve sosyolojik yıkımlar görülüyor.

Dünyada ve Anadolu’da kurumuş ve kurumaya terk edilmiş alanlara bakıldığında kritik eşiğin aşıldığı görülüyor. Üniversitelerde bilimsel araştırmalar, tarım ve sulama politikalarında düzenlemeler, kamuoyunu bilinçlendirme programları önemini koruyor. Acil ve kalıcı çözüm çağrısı yapmak gerekiyor.

Su bitmeden görmek, duymak, söylemek gerek…

Figen GÜNAY KILIÇ

Mayıs 2023