SİPERDEN SİPERE “VATAN SATHI”

Fotoğraf: Fikret ÖZKAPLANKurtuluş Savaşı Siperleri

Kurtuluş Savaşı Alanlarını Fotoğraflamak

Fotoğrafa başladığım günlerden bu güne kadar, yaklaşık otuz yıldır Türkiye’deki Milli Parkları fotoğraflamaya çalışıyorum. Milli Park ilan edilen yerler içerisinde, savaş tarihi bakımından çok önemli yerler bulunmaktadır. Bu mirasın gelecek kuşaklara aktarılması amacıyla Malazgirt, Nene Hatun, Sarıkamış, Kop Dağı, Gelibolu, İnebolu ve Kurtuluş Savaşı’nın yaşandığı coğrafyalar Tarihi Milli Park olarak ilan edilmiş ve koruma altına alınmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli Milli Mücadele yıllarında atılmış ve Kurtuluş Savaşı’nın ardından 29 Ekim 1923 günü resmiyet kazanmıştır. Geçen 100 yıl sonrasında, bu muharebelerin yaşandığı alanların çoğu yok olmaya yüz tutsa da belirginliğini korumakta ve tarihi izleri hala taşımaktadır.

1981 yılında Afyonkarahisar, Kütahya ve Uşak illerinin sınırları içerisindeki Büyük Taarruz’un yaşandığı alanlar, Başkomutan Tarihi Milli Parkı olarak; 2015 yılında Polatlı ve Haymana arasındaki meydan muharebesinin yapıldığı alanlar, Sakarya Meydan Muharebesi Tarihi Milli Parkı adıyla; 2018 yılında da Karadeniz’i Ege Denizi’ne bağlayan ‘’Kağnı Yolu’’, İstiklal Yolu Tarihi Milli Parkı olarak ilan edilmiştir.

Kurtuluş Savaşı’nın yaşandığı Başkomutan Tarihi Milli Parkı alanını ilk kez fotoğraflamaya başladığım günden bugüne on beş yıl geçmiş ve bu süre içinde iki kez fotoğraflamak üzere gitmiştim. O zamanlarda mevzileri çalışmak gibi bir fikre sahip değildim. Sadece Kocatepe’de taş taş üstüne konularak yapılan mevzileri görmüş ve fotoğraflamıştım. 2015 yılında ise Sakarya Savaşı’nın yaşandığı alanlar da milli park olarak ilan edilince eksik halka tamamlanmıştı. Sakarya Meydan Muharebesi ile ilgili milli park sınırlarında en dikkat çekici değer, mevzilerin hala görünebiliyor olmasıydı. Bu mevziler ilgililerce tespit edilmiş ve sınırları çizilmişti.

Sakarya Meydan Muharebesi tarihini okumaya başladıkça gördüm ki, mevziler sadece milli park ilan edilen sınırların içinde değiller. Sakarya Savaşı’nın hem öncesi var, hem de sonrası var. Öncesinde; Yunanlılar 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal ettikten sonra ‘’Megali İdea’’ düşüncesiyle Ankara’ya kadar yürüyüşe geçmiş, Kütahya-Eskişehir Muharebeleri yaşanmıştı. Sonrasında ise Yunanlılara karşı Takip Harekatı başlatılmış ve Afyonkarahisar’a kadar sürülmüşlerdi. Bu muharebelerin yaşandığı alanlarda da mutlaka savaşın izleri duruyor olmalıydı.  

Ankara’dan Eskişehir’e, Afyonkarahisar’dan Kütahya’ya, Uşak’tan Denizli’ye, Manisa’dan İzmir’e kadar tüm dağları, tepeleri ve köyleri araştırarak işaretlemeler yaptım. Kimi yerlerde mevzileri, kimi yerlerde şehitlikleri, kimi yerlerde de anıtları bulmayı başarmıştım. Bu yerlerin bir kısmını bu bölgelere yaptığım seyahatlerde haritayla, pusulayla ya da GPS koordinatlarıyla bulup fotoğraflamaya çalıştım. Elbette bu proje hem zaman, hem de sabır gerektirdiğinden, savaş alanlarının tamamının fotoğraflanması daha uzun yıllar sürecek gibi görünüyor.

Siperden Sipere ‘’Vatan Sathı’’ adlı bu fotoğraf çalışması, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunun 100. Yılı’nda Milli Mücadele yıllarına ışık tutması ve bir hafıza oluşturması amacıyla özel olarak hazırlanmıştır.

19 Mayıs 1919’da bağımsızlık meşalesini Samsun’ da ateşleyen Mustafa Kemal Atatürk’ e, silah arkadaşlarına, şehitlik mertebesine ulaşan ve vatanını kanının son damlasına kadar savunan Türk askerine, Milli Mücadelemize katkı veren, bizlere bu armağanı yaşattıran ve bugünlere kadar getiren herkese minnet ve şükran borçluyuz. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun…

Fikret ÖZKAPLAN

1 Ekim 2023

RİTÜEL

ritüel

İnançsal törenler insanlığın en eski ritüelleri olarak bilinir. İnsanları bir arada tuttuğuna inanılır. Bu en eski ritüellerden inanç ve avlanma ile ilgili ritüellere mağara resimlerinde ve kaya resimlerinde rastlamak mümkün. Yakın zamanımızda keşfedilen Göbeklitepe, 12.000 yıl öncesinde yaşayan insanların en eski tapınak merkezi olarak kabul edilir. Son zamanlarda yapılan araştırmalar gösteriyor ki, binlerce yıl önce bu tapınak merkezinde yapılan bazı ritüeller, yakın zamana kadar civardaki köylüler tarafından da yapılıyormuş. Ören yerinin bulunduğu topraklarda adaklar adanır, kutlamalar yapılır,  kurbanlar kesilir, hayvanlar dolaştırılır ve dualar edilirmiş.

Alevilikte Cem on iki hizmet ile yürütülür. Bu hizmetlerin her biri bir ritüele karşılık gelir. Her yıl Konya’da yapılan Şeb-i Arus törenleri birçok ritüeli bir arada gördüğümüz inançsal bir ritüeldir.

Günlük yaşam içinde arzu edilmeyen bir olay sonrasında sorunun çözümüne yönelik yapılan ritüeller de vardır. Örnek olarak hastalık, kıtlık, yangın, deprem ve sel gibi afetlerden korunma için yapılan ritüeller. Yağmur duası Anadolu’nun bazı yörelerinde hala yapılan bir ritüeldir.

İnsanlar doğayı gözlem yaparak kendince takvimler belirler ve o mevsimin iyi geçmesi için bazı ritüeller gerçekleştirir. Örnek olarak; tarımsal ekim ve hasat, bağ bozumu, koç katımı vb… Denizli’nin Çay ilçesinde koyunu sudan geçirme yaklaşık 8 asırdır devam eden bir ritüeldir. Anadolu’da buna benzer uygulama da bir yaşındaki kuzuyu (şişek yıkama) bir şenlik havasında ırmakta yıkamaktır. Takvimsel ritüele örnek olarak Ramazan ayında oruç tutmak ve bahar bayramları da gösterilebilir. Örneğin Newruz Bayramı baharı müjdeler ve binlerce yıldır bir dizi ritüelle kutlanır. Ateşten atlanılır, renkli yumurta tokuşturulur, demir dövülür vb. Bazı sokak eylemleri ve mitingler de takvimsel ritüellere örnek verilebilir. Örneğin, eski Türk inançlarından birisi de İran’da Muharrem ayında Kerbela ritüelleridir. Bu ritüeller arasında göğse vurma, sırta zincir vurma, kara gömlek giyme, kutsal nesnelere bez bağlama, adak adama gibi bir dizi eylemler gerçekleştirilir. 

Nepal’e gidenler ya da Everest ile ilgili fotoğraf görenler iplere asılı renkli bayraklar görürler. Tapınaklarda ve yüksek tepelere asılan bu bayrakların üzerinde çeşitli dualar yazılıdır. Bu duaların hastalara şifa olacağına, yüksek dağlara çıkan insanları koruyacağına inanılır. Örneğin Everest çıkışı öncesi dua bayrakları asılır ve pirinç serpilerek bir ritüel gerçekleştirirler.

Bazı Afrika kabilelerinin yaptığı danslar, aslında kabileler arası bir güç gösterisi ve savaş provasıdır. Kostümlerle ve yüzlerini boyayarak bir öykü anlatırlar. Güneydoğu Anadolu’da özellikle Mardin ve Şanlıurfa’da genç kızlar güzel görünmek için dövme yaptırırlar. Dünyada bir çok kültürde gördüğümüz dövme geleneği Kürtler’de ‘Deq‘ olarak adlandırılır. Bir çok inançta kutsal kabul edilen güneş, ay, yıldız, kuş ve çeşitli geometrik figürler insan bedenine işlenerek bir bütünleşme hali yaratılır. Örneğin bu dövme yapılırken yaşlı bir kadın gaz lambasının isine bir kız çocuğunu emziren annenin sütünü de ekler ki dövme ölünceye kadar kalıcı olsun. Bu dövme ritüeli onlar için bir yaşam biçimidir ve kaynağını geçmişten alır.

Hepimizin bir aile albümü mutlaka vardır. İçerisinde bebeklik, sünnet, düğün vb. birçok anımızı gösteren fotoğraflar bizi tekrar o ana götürür. Köy düğünlerini hatırlamaya çalışsak ve baştan bu konuyu ele alsak neleri fotoğraflardık acaba? Öldüğümüzde de bir dizi ritüeller yerine getirilmiyor mu?

Ritüeller tarihten gelen kültürel bir zenginlik olarak, dünyanın hemen her köşesinde yapılagelmektedir. Bu ritüellerin çoğu belgesellere konu olmuş ve fotoğraflanmış olabilir. Kendi ölçeğimizde FSK üyelerinin hangi ritüelleri çalıştığını, ritüel konusunu nasıl ele aldığını ‘’Ayın Fotoğrafı Etkinliği’’ ile görmek istiyoruz.

Fikret ÖZKAPLAN