GEZGİN KADRAJ: ESKİŞEHİR SİVRİHİSAR TARİHİNE KALBİNE YOLCULUK

İlkbaharın eşsiz güzelliklerini yaşadığımız, güneşin içimizi ısıttığı bu günlerde, Ankara’ nın yoğun koşturmacasından uzaklaşıp doğa ve tarihle buluşmak için “Yol Arkadaşlarım” Fotoğraf Sanatı Kurumu Derneği ekibimizle Eskişehir’ in Sivrihisar ilçesine doğru yola çıkıyoruz. Sabahın erken saatlerinde Kumrular Caddesi’ nden başlayan yolculuğumuz, şehrin karmaşasından sıyrılıp doğanın ve tarihin kucağına adım atmanın heyecanıyla dolu.

Ankara-Eskişehir yolunda yaklaşık bir buçuk saat süren keyifli yolculuğumuzun ardından, Eskişehir’ in güzel ilçesi Sivrihisar’ a ulaşıyoruz. Yerel rehberimiz Hakan Bey ile buluşup, yolculuğun yorgunluğunu atmak için Belediye Çay Bahçesi’ nde çay ve kahvaltı molası veriyoruz. Ardından rehberimiz Hakan Bey, Sivrihisar’ ın muhteşem tarihini anlatmaya başlıyor.

Fotoğraf makinelerimizle bu tarihi ve doğal güzellikleri ölümsüzleştirirken, bir yandan da Hakan Bey’ in Sivrihisar’ a dair anlattığı tarihi bilgiler ve efsaneleri dinliyoruz. Sivrihisar, Eskişehir’ in en büyük ilçelerinden biri ve tarihi dokusuyla büyüleyen bir yer. İlçe; Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalma camiler, evler ve diğer tarihi yapılarla dolu.

Sivrihisar’ da İlk Durağımız: Ulu Cami

İlçe merkezinde yer alan bu yapı, 1275 yılında Mevlâna Celaleddin Rumi’ nin müritlerinden Emineddin Mikail tarafından yaptırılmıştır. Anadolu’ nun en büyük ahşap direkli camilerinden biridir. 1485 metrekarelik bir alana kurulmuştur ve çatısını 67 adet ahşap sütun taşımaktadır.

Minberi adeta bir sanat şaheseridir. El işçiliğiyle Horasanlı İbni Mehmet tarafından geçme tekniği kullanılarak yapılmıştır. Caminin kapısının etrafına Ayet-el Kürsi işlenmiştir. Duvarlar kesme taş ve moloz taşla örülmüştür. Caminin sağ ve sol kanatlarında kitabeler yer almaktadır. Dört giriş kapısı bulunan caminin minaresi, cami inşasından 139 yıl sonra Taymis oğlu Hacı Habib tarafından yaptırılmıştır.

Camisiz Minare (Kılıç Mescidi)

Selçuklu dönemine ait olan bu yapının camisi ahşaptan yapıldığı için, zamanında çıkan bir yangın sonucunda tamamen yanmış ve yalnızca minaresi günümüze ulaşabilmiştir.

Ermeni Kilisesi (Kızıl Kilise)

1881 yılında yapılan bu Ermeni kilisesinde çan kuleleri bulunmamaktadır. Kızıl kesme taştan inşa edildiği için “Kızıl Kilise” olarak da anılan yapı, neyi betimledikleri tam olarak anlaşılamayan fresklerle bezelidir. Kilisenin arka kısmında vaftiz odası, güney kısmında ise papaz odası yer almaktadır.

Alem Şah Kümbeti

Ulu Cami’ nin hemen yanında bulunan Alemşah Kümbeti, Selçuklulardan miras kalan bir yapıdır. Selçluklu Sultanı Melikşah tarafından, şehit edilen kardeşi Sultanşah anısına yaptırılmıştır.

Metin Yurdanur Açık Hava Heykel Müzesi

Türkiye’nin ilk açık hava heykel müzesi olma özelliğini taşıyan bu alan, sanatseverler için önemli bir durak. Peki, Metin Yurdanur kimdir? Sivrihisar’ da doğan Metin Yurdanur, çocukluk ve lise yıllarını burada geçirmiş; eğitimini ise Resim-İş Bölümü’nden mezun olarak tamamlamıştır.

Kilim Müzesi

Türk kültürüne ait halı, kilim ve el sanatları örneklerinin sergilendiği bu müze, mutlaka görülmesi gereken güzel bir yerdir.

   

Saat Kulesi

Saat Kulesi, Sivrihisar’ ın simgelerinden biri. Etrafına yürüme yolu ve camdan seyir terası yapılarak turizme kazandırılmış. Saat Kulesi, 1899 yılında dönemin kaymakamı Mahmut Bey tarafından yaptırılmış. Dört tarafında da saat bulunuyor.

Doğanın huzur dolu kuş sesleri eşliğinde gezimizi sürdürüyoruz. Göz kamaştıran güzellikler arasında her kare, bu unutulmaz deneyimi kalıcı bir hatıraya dönüştürüyor. Rehberimizin Sivrihisar anlatımı tamamladıktan sonra öğlen yemeği için önceden ayarladığımız Sivrihisar belediyesinin yöresel lokantası giderek İlk olarak Sivrihisar’ ın en meşhur lezzetlerinden özellikle yaptıkları Bamya Çorbası, Kalem Dolması, Höşmerim tatlısını tattıktan sonra tescilli dövme sucuklularımızı kasaptan alarak bu güzel ilçeden ayrılıyoruz. Yönümüzü Eskişehir’ e çeviriyoruz. Şimdiye kadar birçok yer gezip görme şansım olsa da Eskişehir’ in bendeki yeri her zaman farklıdır.

ESKİŞEHİR

Yaklaşık 1,5 saatlik yolculuğun ardından ilk durağımız Eskişehir’ deki Porsuk Çayı ve Adalar Bölgesi oldu. Şehir merkezinde yer alan bu bölgede önce gondol ve tekne turu yaptık. Ardından nehir kenarındaki kafelerde çay ve kahvemizi yudumladık. Ortam, bizlere adeta bir Avrupa şehrindeymişiz hissi verdi.

Odunpazarı bölgesine ilk adım attığımız anda, birbirinden güzel ve otantik tarihi evler bizleri selamlıyor. Osmanlı sivil mimarisinin muhteşem örneklerinden olan bu evlerle dolu sokaklarda yürümek, adeta insanı zamanda yolculuğa çıkarıyor. Eğer gezi boyunca zaman sıkıntınız yoksa, gün boyu bu harika evlerin ve sokakların fotoğraflarını çekmek bile size ayrı bir keyif verecektir.

Sokaklarda ilerlerken ilk durağımız, Kurşunlu Camii ve Külliyesi oldu. 1517-1525 yılları arasında inşa edilen külliye, içinde birçok güzel bölümü barındırıyor. Sıcak Cam Atölyesi, dünyada tek olma özelliğine sahip Lületaşı Müzesi ve güzel hediyeliklerin satıldığı El Sanatları Merkezi, bu bölümlerden yalnızca birkaçıdır. Külliyede, insana huzur veren bir atmosfer hakim; bahçedeki banklarda oturmak bile büyük bir keyif veriyor.

Çağdaş Cam Sanatları Müzesi’ ne ya da üst kısımlarda yer alan Osmanlı Evi’ ne giderek, Odunpazarı Evleri’ nin muhteşem fotoğraflarını çektikten sonra, evlerin arasında yer alan şirin kafelerde soluklandık. Eskişehir’ in meşhur çiğ böreğini ve balaban köftesini yerken, semtin keyfini çıkardık.

Sazova Parkı

Odunpazarı Evleri’ nden sonraki durağımız, şehrin ünlü parklarından Sazova Bilim, Kültür ve Sanat Parkı oldu. Bu park, özellikle çocuklu ailelerin keyifli vakit geçirdiği bir yer. Park içinde Disneyland şatosunun benzeri olan Masal Şatosu, Korsan Gemisi, Sabancı Uzay Evi, Akvaryum ve Bilim Kültür Merkezi gibi güzel bölümleri gezdikten sonra, saat 19:00 civarında toplanıp Ankara’ya doğru yola çıkıyoruz. Sabahın erken saatlerinden gecenin ilerleyen saatlerine kadar süren yolculuğumuzun her anı keyifle, sohbetle ve eğlenceyle dopdolu geçti. Sivrihisar ve Eskişehir’ in tarifsiz güzellikleriyle gözlerimiz ve kameralarımız birbirinden güzel görüntülerle buluşurken, veda anında tüm arkadaşların yüzlerinde hoş bir tebessüm vardı.

Bütün bu güzelliklere ev sahipliği yapan Sivrihisar ve Eskişehir’ de, hafta sonunun getirdiği kalabalık insan selini görünce, endişelerimi dile getirmeden edemiyorum. Yoğun ziyaretçi akını, umarım bu eşsiz tarih ve doğa harikasının zarar görmesine yol açmaz. Elbette herkesin bu güzellikleri görmesi, gezmesi ve yaşaması en doğal hakkı. Ancak bu alanların korunması ve gelecek nesillere aktarılması konusunda hepimizin bilinçli ve sorumlu davranması gerekiyor. Doğaya ve tarihi eserlere duyulan saygının her zaman öncelikli olması dileğiyle, sağlıcakla kalın.

Cengiz PAMUK

Nisan 2025