BİR BİLENLE GEZİYORUZ: BAKANLIKLAR

Binaların Hikayeleri, Vedat Oygür’ le Ankara Bakanlıklar civarını geziyoruz.

Bir yazar “Şehirler konuşur; Her şehrin bir dili vardır, konuşma tarzı vardır, anlatacakları vardır ama her şehrin dinleyeni azdır.” diyor. Bugün Sayın Vedat Oygür hocamızla Ankara’nın Bakanlıklar bölgesinin anlatacaklarını dinleyeceğiz. Günümüze kalmayan binaların hala sakladığı anılar, tecrübeler, dostluklar, üstü örtülmüş derelerin hikayeleri… İnsanlar, binalar, hatıralar… Kimler geldi kimler geçti, hadi Vedat Hocamızdan birlikte dinleyelim. Gezi planımız fotoğrafta anlatıldığı gibi olacaktır.

Arkadaşlar bugün Ankara Kızılay Metro çıkışından başlayacağız, Akay yokuşuna kadar gideceğiz, sonra Kızılay meydanına, Güven Parka geleceğiz, Saraçoğlu mahallesine gideceğiz. Bakalım, kimler geldi kimler geçti? Bize ne anlatacaklar bugün? Burası Kızılay meydanı, önceden farklı bir yerdi, bu kadar bina yoktu. Alman mimar Carl Christoph Lörcher tarafından, Ankara’nın ilk imar planı “1924-25 Lörcher Planı” olarak
yapılır.

Bu plan çerçevesinde Kızılay bölgesinde 1925-1928 arasında 465 tane ev inşa edilir. Fakat, o zaman parsellerinin ancak 3’ te 2’ sine inşaat yapılır, gerisi sonra tamamlanır. Bu çalışma 1933’ e kadar sürer.

Şimdi bu konuşacağımız kısım, size anlatacaklarım, o ilk bölümdeki evlerle ilgili. Çünkü bu evler çok özel ve evlerin 12 ayrı mimari tarzı var. İnsanların gelir durumuna göre evlerin mimarisi değişiyor. Tek katlı, iki odalı küçük evlerden tutun, üç katlı şato denilen köşke kadar 12 tane değişik tip konut var. Onları konuşacağız ve kalanları göreceğiz.

Bu meydana Ankara halkı 1920’lerde tosbağa yuvası diyordu. Lörcher’in imar planında buranın resmi adı Cumhuriyet Meydanı’dır. Hala öyledir, fakat Ankaralı kendisine göre isim takar. Burada Kızılay binası var, tarihi bir bina, o bina 1930 yılında yapıldı. O bina yapıldıktan sonra Ankara halkı bu bölgeye Kızılay parkı, Kızılay Gezisi diyor. O park çok büyüktür. Eski fotoğraflara baktığımız zaman bu cadde zaten küçük bir caddede (şimdiki Gazi Mustafa Kemal Bulvarı), karşıyla Ziya Gökalp caddesiyle, birleşmiyor.

İsimler de farklı o zaman, burası Mustafa Necati caddesidir, karşısı Kazım Özalp caddesidir.

O tarihlerde Kazım Özalp Meclis Başkanı  (1924 ve 1935 yılları arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı görevini sürdürmüştür.) Mustafa Necati Milli Eğitim Bakanı (1894’te izmir’de doğmuş, 1929’da Ankara’da 35 yaşında ölmüştür.) Evleri hemen cadde başında olduğu için sokak isimleri ona göre oluşmuştur.

O zaman Güven park yok, daha 1924’ lerde, Kızılay gezisinin ortasında heykel var, heykel su perileri ve Eros heykelidir, onu o zamanki belediye başkanı Asaf Bey İtalya’dan getirtiyor.

İki heykelden büyük olan Kızılay’ a konulur diğeri Sağlık Bakanlığı’nın önündedir. Ankara halkı o heykel yüzünden de buraya bazen Havuzbaşı diyor. O günlerin Havuzbaşı Meydanı’ nda gezilir, oturulur ve konserler dinlenirdi. Kızılay binası ise o zaman yoktur, Ankara’ nın merkezi durumunda bulunan Kızılay Meydanı’ na adını veren ve Erken Cumhuriyet döneminde 1929 yılında yapılan bina, Avusturyalı mimar Robert Öerley tarafından projelendirilmiştir ve 1934 yılında yapılmıştır. Robert Öerley, o zamanki Bayındırlık Bakanlığı’ nın baş mimarıdır.

1929’da Kızılay binası yapılır, o bina 1979 yılında yıkılır. Yerine başka bir bina yapılmaya kalkışılır. Fakat inşaata başlandığında belediye inşaat izni vermez ve inşaatı mühürler. Çünkü bina imara uygun değildir. Konu yargıya taşınır ve mahkeme yıllarca sürer. Mahkeme sonucu 1999’ da belediyenin lehine çıkar. Kızılay binası için yeni proje, yap işlet modeliyle Ankaralı büyük bir mağazaya verilir. Fakat o mağaza da bunu yapamaz ve bırakır. 2009’ da yeni bir iş ortaklığı projeyi üstüne alır. Bu ortaklığın şirketleri Sementa Tekstil, Tango Tekstil, Renk Yol Yapı ve Güvensoy’ dur. Bu ortaklık 114 milyon dolara 25 yıllığına yap işlet devret modeliyle binayı alırlar ve sonunda alışveriş merkezinin bulunduğu yapı meydana çıkar.

Kızılay binasından Demirtepe’ye doğru baktığımızda Cadde boyunca 2 katlı, 3 katlı köşkler vardı. Şimdi şöyle yürüyelim, birazdan göreceğiz. Yukarıda birkaç tanesi hakkında konuşacağız. PTT binasının önündeyiz. Sanırım yetmişli yılların ortasında buradaki bina yıkıldı yerine bu PTT binası yapıldı. Vali konağıydı burası.

Fotoğraf: Cengiz PAMUK

Macar Elçilik (eskiden kullandığı) binasının önünden geçiyoruz. Evet arkadaşlar işte o dediğimiz binalardan biri de bu, kuleli köşkler cinsinden. Bu binanın yapımı 1925 yılında başlar ve bina yapıldığı zaman bunu Macar Krallığı satın alır. Ondan sonra burası 1979’ a kadar Macaristan elçiliği olur. 1979’ da satılır ve o zamandan beri, günümüzde de ticarethane, kebapçı olarak hizmet verir.

Fotoğraf: Cengiz PAMUK

Tapu kadastro binasının karşısındayız.

Valilik konağının bir eşi de yapıldığında İran elçiliği olur. 1925’ de İran elçiliği olarak hizmet verir. Bina 1952’ de Tapu Kadastro’ ya geçer.

Binanın yanındaki ekler de 1952’ de yapılır.

O tarihlerde Onur İşhanı’nın yerinde ise Suudi Arabistan elçiliği vardır. Onur İşhanı, 1973’ de elçilik binası yıkılarak yapıldı.

Tapu Kadastro’dan aşağıya doğru Kızılay’ a doğru gidiyoruz. İzmir Caddesinin karşı köşesindeyiz.

Burada da bir kuleli yapı vardır ama kulenin üstünde konisi yoktur sadece 4 köşede kule çıkar. Bu iki katlı villa tipi yapıdır. Buradaki ev Milli Eğitim Bakanının evidir. Mustafa Necati burada oturmaktadır. (gezi tablosundaki 5 numaralı ev) 1 Ocak 1929 günü çok genç yaşta maalesef ölür.

Atatürk, çok yazık oldu diyerek, bir tek onun için ağlamıştır. Mustafa Necati ölünce, evini, o zamanki adıyla Türk Maarif Cemiyeti 1929’ da satın alır. Evi talebe yurdu yaparlar. Binada 1931’ de de anaokulu, 1932’ de ilkokul birinci sınıf açılır. Ondan sonra bina küçük gelmeye başlayınca, Kurtuluş Parkı’ nın karşısında bahçe içindeki büyük bina yapılır ve Maarif Koleji orada eğitime başlar.

Mustafa Necati’ nin evi daha sonra İl Özel İdaresi olur. Yetmişli yıllarda o küçük binayı yıkılarak yerine 6 katlı Devlet Personel Dairesi binası yapılır. Bugün İzmir caddesi köşesinde Sosyal Hizmetler ek binası olarak kullanılan bina vardır. Ahmet Hamdi Tanpınar’ ın evi de Şehit Adem Yavuz sokağının köşesindedir.

Fotoğraf: İlter AKINOĞLU

Milli Müdafa Caddesindeki Yeni Karamürsel binası 1973’ te yapıldı. Ondan önce burada bir tane villa tipi büyük bahçe içinde bina vardı.

Yani bu villaların hepsi 1971-1972 yıllarına kadar kullanılmaktaydı. Yeni Karamürsel’ i herkes İstanbul mağazası zannediyor fakat Yeni Karamürsel Ankara mağazasıdır. Yine Milli Müdafa Caddesinde, Çağdaş marketin yanındaki yerde bir villa daha vardı, orada da Prof. Afet İnan ailesiyle birlikte oturmaktaydı.

Fotoğraf: Cengiz PAMUK

Evet gelmişken metroyu da konuşalım. Ankara’ da İlk metro fikri 1967’ de başlar, projeler yapılır. Ekrem Barlas, o zamanki belediye başkanı 1972-1973 yılında ilk metro kazısını başlatır. Vedat Dalokay 1974’ te belediye başkanı olunca metro yapımını durdurur. Trafik sorunun kavşaklarla hallederim, der.

Bu kavşaklar daha sonraki yıllarda Ankara’nın başına bela olur. Sonra Ali Dinçer belediye başkanı olunca 1979’ da metro projesi yeniden başlatır, fakat bir yıl sonra darbe olur ve metro çalışması yine durdurulur.

Karayalçın döneminde bir Kanada firması ve Gama Güriş İş ortaklığı ile proje 1989 yılında yeniden başlatılır. ilk önce Cebeci-Bahçeli arasında Ankaray yapılmasına karar verilir. Ankaray 1996’ da biter, 1997’ de Kızılay Batıkent hattı açılır, 2014’ de Kızılay Koru Kent ve Batıkent Törekent hattı, 2017’ de de Keçiören hattı açılır. 1967’ de başlayan metro çalışması kesintiye uğratılmasaydı Ankara çok erken rahata kavuşacaktı, 30 sene beklemek zorunda kaldık.

1930’ lu yıllarda Emek İşhanının yerinde kuleli bir bina olan Uybadin köşkü varmış. Köşk tepenin üstündedir ve binalar yapıldığı tarihlerde Cemil Uybadin İçişleri Bakanıdır. Cemil Uybadin İçişleri Bakanlığını bırakınca İstanbul’ a gider. Daha sonra İtalyan büyükelçisi olarak atanır. Sonra O bina Sular Umum Müdürlüğü oldu.

Cemil Uybadin’ in binası yıkılarak Enver Tokay’ ın projesi olarak Emek İşhanı projesine başlanılır. Proje 1953’ de yapılır, inşaat 1958’ de başlar ve bina 1965 yılında hizmete girer.

Proje Emekli sandığının olduğu için adı da Emek İşhanı oluyor. Binanın boyu 76 metre ve 24 kat olarak yapılıyor. Eskiden binanın önünde bir kabartma vardı. Sonra onu söktüler. Sonra o binada Gima açıldı. Gima, Türkiye’ de ilk defa taksitli satışları yapan, ilk departmanlı mağazadır. Yani bölüm, bölüm her şey vardır. Gima İlk avm modeli olarak hizmet verir. Bu gökdelenin bir diğer ilki de Türkiye’ de ilk defa perde betonun inşaatta kullanılmasıdır. 2006 yılında Emekli Sandığı binayı satar ve bina Kahramanlar iş merkezi olur.

Fotoğraf: İlter AKINOĞLU

Yüksel caddesine doğru gidiyoruz. Yüksel caddesi biliyorsunuz yaya yolu oldu, 1981’ de belediye Kızılay yaya bölgeleriyle ilgili bir yönetmelik yayınladı. Resmi gazetede çıktı.

1981’ de İzmir ve Sakarya caddeleri yaya yolu ilan edildi, 1986’ da yönetmeliği yenilediler ve Yüksel Caddesi ve onun üstündeki Konur ve Karanfil sokaklar da yaya yolu kabul edildi, trafik yasaklandı. O günden beri buranın artık ayrı bir kültürel havası vardır.

Eskiden bu yaya yollarında, heykeller vardı. Önünde kutusuyla bir boyacı vardı. Önce boyacının kutusu kayboldu, sonra da kendisi de kayboldu gitti, yerini havuzlar aldı.

Bu bölge Ankara’ nın önemli kültürel semtlerinden biridir.

Simit Sarayının köşesinden sokağa bakarak eski evlerin hatıralarını dinlemeye devam ediyoruz. O eski zamanlarda orada 3 katlı bir ev vardı. Burada Memduh Şevket Esendal otururdu. Memduh Şevket’ i Ayaşlı ile kiracılarından hatırlarsınız. Fakat o, kitaptan çok daha ünlüdür. Memduh Şevket 1906 yılında İttihat Terakkiye girer, 1908’ de parti müfettişi olarak Anadoluya gönderilir. Milli mücadele başlayınca Ankara’ ya geçer. 1920’ de Bakü büyükelçisi olur. 1924′ e kadar orada kalır. 1925- 1930’ da Tahran büyükelçisidir. Sonra Ankara’ ya gelir 1932-1938’ de de Kabil büyükelçisidir. Ankara’ da olduğu 1930 -32 yıllarında “Ayaşlı ile Kiracıları” nı yazar. Kitap 1934’ te basılır. Büyükelçilikten gelince milletvekili seçilir ve CHP genel sekreteri olur. Yani siyasi bir kişiliktir. Fakat “Ayaşlı ile Kiracıları” nı dikkatli okursanız, kitapta Cumhuriyeti koyduğu hedefe ulaşamadığı biçiminde eleştiri vardır.

Dost Kitapevi Karanfil sokaktadır. Buradaki binalar üç katlıydı, apartman yoktu. Dost Kitapevinin yanında bulunan binada Mithat Fenman oturmaktaydı.

Mithat Fenman konservatuarda öğretmendi. Aynı zamanda piyano hocasıdır, İdil Bired onun öğrencisidir. Üç yaşında piyanoya büyük istidat gösteren İdil Biret ilk derslerini Ankara’da Mithat Fenmen’ den aldı. 1970’ li yıllarda Fazıl Say da bu eve ders almaya gelirdi.

Dost Kitabevi’ ni Erdal Akalın 1977’ de Zafer çarşısında açtı. Kitapevi, seksenli yıllarda mimarlar odasının girişine taşındı. Sonra da bu sokağa geldi. Tabii bu bina Dost Kitapevi’ nin binası değil. Esasında bu bina yapılmadan önce burada bir apartman vardı. Adalar Apartmanı, orada Sabahattin Ali otururdu. Ankara’ da Milli Eğitim Bakanlığı Musiki Muallim Mektebinde Almanca öğretmeni olarak çalışıyordu. Yandaki apartmanda Azra Erhat oturmaktaydı. Azra Erhat birinci katta oturmaktaydı. Azra Erhat anılarında “Sebahattin Ali ile her sabah pencere sohbeti yapardık” diyor.

Azra Erhat İstanbul’ da doğmuştur. İlk öğrenimini Belçika’ da, ortaöğrenimi Fransa’ da yapar, üniversiteyi okumak için 1934’ te İstanbul’ a gelir. Edebiyat Fakültesi Fransız Filolojisine kaydolur. 1935 Kasım’ da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi açılınca hemen Ankara’ ya gelir. Klasik diller filolojisine kayıt olur. Klasik diller dediğimiz eski Yunanca ve Latince’ dir. 1936 Ocak ayında dersler başlar.

Okulu bitirince de üniversiteye asistan olarak girer. Felsefe okuyan Orhan Veli, Fransız biyolojisinde asistan olan Sabahattin Eyüboğlu, çok samimi olduğu Güzin adında arkadaşları vardır. Ankara’ya gelince tabii o arkadaşlıklar da sürer. Orhan Veli’ nin çevresiyle arkadaş çevresi daha da genişler.

Sonra Azra, bölümünde doçent olur. O sırada Sabahattin Eyüboğlu da Ankara’ da tercüme bürosunda çalışmaktadır. Sabahattin Eyüboğlu’ nun da bir arkadaşı vardır; Abidin Dino, ressam, Ankara’ nın ilerici belediye başkanı Abidin Paşanın torunudur. Adana’ ya sürgün edilmiştir. Sık sık Ankara’ ya gelir, Azra’ nın İstanbul’ daki sınıf arkadaşı Güzin de Ankara’ ya zaman zaman gelir. Bir gün Güzin’ le Abidin Dino karşılaşırlar. Aşık olurlar, hemen o yıl 1943 yılında evlenirler. Adana’ ya giderler.

O arada bir de Macar arkadaşları vardır. Bela Szabo, Türkiye’ ye geldiğinde 26 yaşındaydı, yeni kurulmakta olan modern Türkiye’ nin sanayi hamlelerinde mühendis olarak görev almaktaydı. Turhal Şeker Fabrikası ve Rize Çay Fabrikası inşaatlarında çalışmıştı. 1933 yılında tanınmış Macar Piyanist Rozsi Venetianer ile evlenerek Ankara’ ya yerleştiler. Onlar da Ihlamur sokakta oturmaktaydılar.

Atatürk Lisesi yanında Ihlamur, sokağı vardır. Onun aşağı tarafında otururlar. Ev bahçe içine tek katlı bir evdir. Onların karşısında, otuzlu yılların başında Orhan Veli oturmaktadır. Azra ve Bela Szabo orada tanışırlar.

Sabahattin Eyüboğlu, Melih Cevdet de o vesileyle arkadaş olurlar. Öte yandan Rozsi ile Bela Szabo’ nun evliliklerinin de yürümüyordu. 1944’ de Bela Szabo, Azra Erhat’ la birlikte yaşamaya başlar.

Abidin Dino Yaşar Kemal’ i de sohbetlere getirir. Yaşar Kemal Cumhuriyet gazetesinde muhabirdir. Ahmet Arif, Dil Tarih’ de okumaya gelir ve Azra’ nın evinde kalır, yani evin iki tane de oğlu vardır. Ahmet Arif Karanfil sokak için çok güzel bir de şiir yazar.

Sonra Azra Erhat ile Szabo evlenirler. 1945’ te Vakıf ve Genel Memur Kanunu’ na göre yabancı ile evlenmek yasak olduğundan Azra üniversiteden atılır.

Sonra 1947-48 yılında Szabo “memleketine gideceğim” der. Azra, “ben bilmediğim yere gitmem” diyerek boşanırlar.

Azra sonra İstanbul’ a döner. Burası böyle bir kültür sitesidir.

Mülkiyeliler binasının önünde kitap okuyan heykelin öndeyiz. Bu heykel, insan hakları heykelidir, bunu yapan Metin Yurdanur’ dur.

Yan tarafta hemen Mülkiyeliler Birliği binası vardır. Mülkiyeliler Birliği binasında tarih olarak 1859 yazıyor, oysa o İstanbul’ daki Mülkiyeliler Birliğinin tarihidir. Ankara’ da da bir Mülkiye vardır. 1885 Mülki İdari adıyla kurulmuştur. Ankara’ daki Mülkiyenin temeli o okuldur. Şimdiki bu Mülkiyeliler Birliği 1946’ da kurulur. İlk binaları Anafartalar Caddesinde iki katlı bir küçük bir binadır, 1959’ da Adakale sokağa giderler. Sonra biz kendi binamızı yapalım derler ve 1964 yılında bir eşya piyangosu düzenleyerek oradan topladıkları parayla bu binayı yaparlar. Bina 1966’ da biter.

Fotoğraf: İlter AKINOĞLU

Şimdi, adam heykelin önündeyiz.

Yaya yollarındaki heykelleri belediye başkanı Ali Dinçer 1979’ da yaptırdı.

Heykelin yanından geçip devam ediyoruz.

Daha önce Galeri Kültür 1953’ te Sakarya-Tuna caddesi köşesindeydi. O bina 1980 başında yıkılacağı için Selanik Caddesi Yüksel caddesi köşesine gelmişti. Galeri Kültür şimdi kapandı.

Flamingo 1955’ te Ziya Gökalp ve bitişik kanadındaki Ulus sineması yanında açıldı. Sonra Soysal apartmanlar 1967’ de yıkılınca Flamingo Tunalı’ ya gitti.

Mimar Kemalin önünden İnkilap sokağa bakıyoruz.

Otel Alar’ ın olduğu yerde eskiden tavukçu vardı. Tavukçu Ankara’ nın en eski lokantalarından biridir. Tavukçu, 1930 yılında Anafartalar caddesi yakınlarındaydı, oradaki bina 1953 yılında yanınca Bayındır’ ın köşesindeki iki katlı sarı bir eve geldi. Fakat orada tutunamadı ve iflas etti.

İflas edince tavukçuyu Karadeniz lokantasının şefi devir aldı. Menüyü daha zenginleştirdi. Daha sonra, Tavukçu otelin olduğu yerde iki katlı bir eve gelir. Bu evin sahibi de Gelirler İdaresi başkanı Reşat Beydir. Reşat Bey, Karadeniz lokantasında İsmail’ in müşterisi ve arkadaşıdır. Reşat Beyin hiç mirasçısı yoktur ve evi İsmail’ in üstüne yapar. Böylece Tavukçu bu adreste devam eder. 2021 yılında tavukçu Alacaatlı caddesine gitti, buradaki yerine de otel yapıldı. Otelin adı da Alar’dır.

Köşede de iki katlı ev vardı. O da eski Milli Eğitim Bakanlarından Tahsin Bangooğlu’ nun evidir. Bodrum katında Orhan Veli oturmaktadır. Orhan Veli yedek subaylığını kara kuvvetleri komutanlığı içinde yapar. Kara kuvvetleri komutanlığı yedek subay okulu Kara Kuvvetleri komutanlığı binasının içindedir. Oraya yakın olsun diye buraya taşınır. Taşmektep’ ten arkadaşı Melih Cevdet de yedek subaylığını bitirip onun yanına gelir. İkisi burada İnkilap sokakda oturmaya başlarlar.

Fotoğraf: Cengiz PAMUK

Mimar Kemalettin okulu, bizim birinci ulusal mimari döneminin önemli mimarlarından Mimar Kemalettin tarafından1927’ de yapılmıştır. Birinci ulusal mimari dediğimiz Selçuklu ve Osmanlı mimarisi karışımıdır.

Meşrutiyet caddesi, Hatay sokak köşesindeyiz.

Burada yaşamış bir büyük yazarımızdan, Adalet Ağaoğlu’ ndan bahsedeceğiz. Adalet Ağaoğlu’ nun babası Nallıhan’ lıdır. Nallıhan’ da tiftik tüccarıdır. 1938 yılında Ankara’ ya gelir, 9 daireli bir apartmanı satın alır. Adalet Ağaoğlu’ nun büyük abisi Ayhan Sümer, Ayhan mağazasının sahibidir. Babasından devir almıştır. Adalet Ağaoğlu bir inşaat mühendisi olan Halil Ağaoğlu ile evlenmiştir ve soyadı Ağaoğlu olmuştur.

Sevgi Soysal da ailesi birlikte bu sokakta oturmaktadır. Öymen ailesi de burada oturmaktadır. Yazar Mahir Aksoy da burada oturmaktadır. Yani bunların çocuklukları beraber geçmiştir.

Fazıl Say’ ın babası, İdil Biret’ ler de bu sokakta oturmaktaydılar. Şimdi onlar tarih oldu gitti.

Meşrutiyet Caddesinde Yürüyüşe devam ediyoruz ve Coffee Lab’ ın karşısına geçtik. Karanfil sokağın devamındayız. Kazım Karabekir, İzmir suikastı davaları bitine kadar burada oturdu. Sonra İstanbul’ a gitti. Burada iki katlı bir ev vardı, büyük bahçeli, etrafı yüksek ağaçlarla çevriliydi. Fotoğraf çekilemiyordu. Çünkü ağaçlar hep evi kapatıyordu, sonra yıktılar.

Karanfil sokaktaki yürüyüşümüze devam ediyoruz. Cilveli kafe adı yazılı olan binanın önündeyiz. Kafenin terasını camla kapatmışlar. Burası Feridun Fazıl Tülbentçi’ nin evidir. Ev hala 1930’ ların evidir ama üstüne kat çıkmışlar.

Kocatepe

Karanfil sokaktan Olgunlar Caddesine çıktık. Tepeye doğru baktığımızda Kocatepe camiini görüyoruz. Vedat Hoca anlatmaya devam ediyor; Oranın adı eskiden Deliler tepesiydi.

Kocatepe Camii yapılınca adı değişti. Orada su depoları vardı, su pompaları vardı. Seyranbağları’ na, Esat’ a ve Kale’ ye buradan su verilirdi. Eskiden Ankara’ ya Elma dağından su gelirdi. Musluktan kaynak suyu akardı. Altmışlı yılların sonuna kadar sürdü o.

O tepeye, altmışlı yılların başında Ankara’ nın en büyük camisini yapalım dediler. Vedat Dalokay’ ın yaptığı proje kabul edilmedi. 1967’ de kabul edilen proje ile Mimar Sinan’ ın bir kopyası olarak camii yapılmaya başlandı. İnşaat 1981’ de bitmeyince Türk Diyanet Vakfı tarafından devir alındı ve inşaat 1987’ de bitirildi.

Kocatepe Camii yapılırken o taraftaki evler yıkıldı. Olgunlar’ la Kızılırmak caddesinin köşesinde olan Ayşe Abla ilkokulu da o sırada yıkıldı.

Köşedeki Kızılırmak sinemasını hatırlarsınız, altmışların başında açılmıştı. Buranın açılışı çok ilginçtir. O civarda Amerikalı subaylar oturur. Amerikalı subaylar burada sinema açılmasını isterler ve açılır. Bu sene Ağustos ayında da Kızılırmak sineması kapandı.

Akay yokuşunun alt tarafındayız. Yukarıda sağ tarafta Dedeman Otelinin binasının ilk kısmı görünüyor. 1966’ da Akay sokağa paralel olarak yapılmıştır, 1987’ de Büklüm sokağa paralel olan ‘L’ kısmı yapılır. Dedeman Otelinin sahibi Kemal Dedeman madencidir.

Atatürk Bulvarına doğru giderken Vedat Hoca anlatmaya devam ediyor; Eskiden burada bir dere akardı, adı Kavaklıdere. O zaman İsmet İnönü Bulvarı da yok, dere buradan dönüyor Dikmen deresi ile birleşiyordu.

Daha önce bahsettiğimiz Abidin ve Güzin Dino, Azra İstanbul’ a gidince 1948 yılında burada Macid Devrim’ in derenin kenarındaki evinde yaşıyorlardı. Oradan 1950’de pembe renkli bina olan Perçiner apartmanına taşınmışlardı. Bakanlıklardan Kızılaya doğru iniyoruz. Burası Jansen’ in imar planında çizdiği gibi Kızılay’ a kadar Bakanlıklar mahellesidir. Jansen Planı; 1928 -1932 yılları arasında Alman mimar Hermann Jansen tarafından Ankara için hazırlanmış olan bir nazım planıdır. Yeni kurulan devletin her alanda diğer illere de örnek olacak modern model kenti olması hedeflenmiştir.

Orman Bakanlığı eski binasının önündeyiz. Orman Bakanlığı eski binasını yapan Clemens Holzmeister’ dır. 2008’ de Ankara’ daki bir caddeye Holzmeister’ in adı verilmiştir. Türkiye’ de daha çok Ankara’ da yaptığı kamu binaları ile tanınmaktadır. 1927-1935 yılları arasında yeni kurulan Ankara kentinde inşa edilen birçok yapının projesini çizen mimar; 1938-1953 arasında Türkiye’ de yaşadı. Halen kullanılmakta olan meclis binası onun Türkiye’ deki en önemli eseridir. Buralar Meclisle bitişiktir. Yol yoktur. Bakanlıkların ilk yapılan binası da İç İşleri bakanlığıdır 1932-34 yılında yapılmıştır. Bu bina Tarım Bakanlığı binasıdır. Ankara taşından yapılmıştır. Bakanlık binaları Alman Avusturya kübik mimarı tarzı, yüksek girişleri olan, içeri girdiğinizde yüksek bir salonu olan binalardır. 1934-36 yıllarında ikinci yapılan Kamu binası da Yargıtay binasıdır. Şimdi Belçika Elçilik binasının önündeyiz. Belçika elçiliği binası konuttur. Belçika elçiliği binası 1927-1928 yıllarında yapılmıştır.

Madenci heykeli de Metin Yurdanur’ un heykeldir. Zonguldak’ta maden kazası olduktan sonra yapılmıştır. Önünde cam vardı, cam üstünden darbe almış çatlamış.

Ayşe Abla Çocuk Yuvası

Ayşe Abla, Neriman Uzun’ un Ankara radyosunda başladığı çocuk kulübü programındaki takma adıdır. Ayşe Abla, Amerika’ da üniversiteyi bitirir. Çocuk ve aile gelişiminde uzmandır. 1937’ de Ankara radyosuna girer. Sonra, 1946’ da bu evde çocuk yuvasını açar. Her yıl bir sınıf ilave eder. 1949’ da 3. Sınıf başladığında ilk defa Amerikalı öğretmenden İngilizce dersleri verdirir. Zaman içinde öğrenci sayıları artar ve öğrenciler artık servisle gelmeye başlar. Bina küçük gelmeye başlayınca, Ayşe Abla İlkokulu binasını yapar ve 1953’ de oraya taşınırlar. Sonra mirasçıları 1993’ te binayı yıktılar yerine bu iş hanını yaptılar. Dış görünüşünü eski haline benzetmeye çalıştılar.

Fotoğraf: Cengiz PAMUK

Milli Eğitim Bakanlığı Binası 1960-1967 yılında yapıldı. Milli Eğitim Bakanlığı’ nın önündeki heykel Tankut Öktem tarafından yapıldı. 1981’ de heykel yerine konuldu. Başöğretmen heykelinde Atatürk, kitap, eğitim meşalesi var. Kitabın sol tarafında “Öğretmenler yeni nesil sizin eserinizde olacaktır” yazıyor. Binanın içerisinde meçhul öğretmen anıtı vardır, o çok orjinaldir, tunçtan bir heykel gurubudur. Ortasında insan yüzünün yandan görünüşü vardır, bir kız çocuğu ona çiçek uzatmaktadır. O fotör şapkalı profil, meçhul öğretmendir.

Fotoğraf: Cengiz PAMUK

Güven partaki ağaç heykeli gördünüz mü? Hep yanından geçer ama dikkat etmeyiz.

Güvenpark

1929 yılındaki gazetelerde Emniyet anıtı ne zaman başlayacak diye yazıyor. Anıt önceden projelendirilmiş, yapılması beklenmektedir.

Holzmeister’ ın Kızılay Meydanı’ nda bir park ve anıt önermesiyle yapımına başladığı bronz heykeller Avusturya’ da Viyana Erdberg dökümhanesinde gerçekleştirilmiştir. Mamak taşı kullanılan kaide üzerindeki kabartmalar Türkiye’ de yapılmıştır. Anıtın taş kısımlarında Franz Wirt, Triberer ve Anton Hanak’ ın diğer öğrencileri ile Türk ustaları çalışmıştır.

Güven Park Anıtı (Güvenlik Anıtı –Emniyet Abidesi), Ankara Kızılay Meydanı’ nda Güven Park içerisinde bulunan Türk ulusunun polis ve jandarmaya olan güvenini, Atatürk’ ün Kurtuluş Savaşı’ nda ve İnkılap hareketlerinde beraber bulunduğu arkadaşlarını temsil eden heykeller ve insan zekasını, çiftçinin tarım çalışmalarını betimleyen kabartmaların yer aldığı anıttır.

Anıtın Kızılay’ a bakan cephesinde biri genç, diğeri yaşlı iki bronz figür görülmektedir. Güvenin simgesi olarak yaşlı adamın elindeki sopa düşmek üzeredir, güçlü bir yapıda tasvir edilen genç ise sopayı alarak nesilden nesile korumayı temsil etmektedir. Bunun altında Atatürk’ ün “Türk Öğün Çalış Güven” sözleri tunç harflerle yazılmıştır. Bu yazının sağında bulunan bir grup figür, polisin halka yardımını, soldaki grup da jandarmanın halka yardımını anlatmaktadır. Anıtın arkasında ise iki çıplak erkek tasviri ulusun yaralarını saran kahramanlarını tanıtmaktadır. Bunlardan sağdaki modern çağda güveni, soldaki de birliği simgelemektedir. Bunun dışındaki alanlar yapıcı ve yaratıcı insanlarla köylü ve çiftçileri simgeleyen guruplarla doldurulmuştur.

Bu anıt Bakanlıklar mahallesinin mimarı Holzmeister’ in idaresinde yapılır. Anıtı yapmaya, 1931’ de Viyana üniversitesin Prof. Anton Hanak başlar, fakat 1934 yılında ölür. Öldükten, sonra projeyi, aynı okuldan Prof. Joseph Thorak’ a devir alır.

Cenazeden sonra ailesi Anton Hanak’ ın masasında günlüğünü bulurlar. Günlüğün son sayfasında “Ankara’ daki Emniyet anıtı inşaatı yüzünden 17000 şilin borçlandım, ödeyecek durumum da yoktur” diye yazmıştır. Üzüntüden kalp krizi geçirip ölmüştür. Ailesi durumu Atatürk’ e yazar. Hemen soruşturma açılır. Öğrenelir ki bakanlık Holzmeister’ a, parayı önceden ve tam olarak ödemiştir. Holzmeister arkadaşına paranın hepsini vermemiş ve zor duruma düşürmüştür.

Fotoğraf: Cengiz PAMUK

TMO önünden geçiyoruz. Turan Alkan bu heykeli 1998’ de yapmış. Bu heykelde hasatı bitirmiş dinlenen bir aileyi anlatmıştır.

Saraçoğlu Devlet Mahallesi

Çankaya kaymakamlığının yanı. Resmi adı Devlet mahallesidir 1944-1948 yılları arasında Alman Mimar Paul Bonatz yaptı. Bulvar boyunca gördüğümüz binalar kamu binalarıdır. Arka taraftaki binalar bakanlıklarda çalışan memurlar için lojmandır. İki, üç, dört odalı tipleri var. 485 tane lojman vardır. İlk yapılan da Çankaya kaymakamlığıdır. ilk önce burayı Maarif bakanlığı kiralar. Üst katı talim terbiye dairesi orta katı tercüme bürosu, alt kat neşriyat bürosudur. Neşriyat bürosu müdürü de Adnan Ötüken’ dir. Adnan Ötüken, bir odayı milli kütüphane yapar. O zaman adı Marif Kütüphanesi’ dir. 1937 yılında yapılan bu kütüphane, ilk milli kütüphane ünvanını alır.

Burası Namık Kemal ortaokuludur. Şimdi Gayrimenkul yapı ortaklığı ofisi oldu. Saraçoğlu mahallesinin içinde 2003’te yıkılma riski var diye yıkmak istediler, ama karşı konulunca yıkamadılar, 2009 yılında Emlak Yatırım Ortaklığına devrettiler. Kamu binaları korundu.

Şimdi Kahve zamanı, Saraçoğlu Mahallesinde yapılan yeni kafelerde biraz dinlenip gelecek ay gezi rotamızı belirleyeceğiz. Bakalım Ankara binaları bize ne hikayeler anlatacak?

İlter AKINOĞLU

Aralık 2024