CUMHURİYET’ İN ANKARA’ SI

Cumhuriyet’ in ilanıyla birlikte Türkiye’nin başkenti olarak seçilen Ankara, yeni bir ülkenin modern yüzünü temsil eden bir şehir olarak hızla gelişti. Bu dönemin mimari, sosyokültürel ve siyasal dokusu, cumhuriyetin ruhunu yansıtan birçok unsuru barındırıyor. “Cumhuriyet’in Ankara’sı” başlıklı ayın fotoğrafı etkinliğinde bu tarihi dokuyu en iyi şekilde anlatan karelerin öne çıkması büyük önem taşıyor.

Cumhuriyet dönemi Ankara’sı; mimarisi, kültürel yapısı ve insanlarının şehirle kurduğu bağlar açısından fotoğrafçılıkta oldukça zengin bir tema sunar. Bu konuyla ilgili olarak aşağıdaki temalar fotoğraflarda aranması gereken unsurlar arasında yer alır:

1. Mimari ve Modernleşme:

    Cumhuriyet’in simgesi olan devlet binaları, meclis, bakanlıklar ve o dönem yapılan kamusal yapılar, Cumhuriyet’in Ankara’sının en belirgin unsurlarıdır. Fotoğraf karelerinde bu yapılar şehrin modernleşme sürecini vurgulayan detaylar olarak öne çıkmalıdır. Atatürk Bulvarı, Eski TBMM binası gibi simgesel mekânlar dönemin ruhunu en iyi yansıtan noktalardandır.

    2. Şehir Planlaması ve Açık Alanlar:

    Cumhuriyet’in Ankara’sında şehir planlamasına verilen önem dikkat çekicidir. Geniş meydanlar, düzenli caddeler ve yeşil alanlar yeni başkentin modernliğini vurgulayan unsurlardır. Bu tür alanlar fotoğrafçıların geniş açılı kadrajlarla yakalayabileceği sahneler sunar. Güvenpark gibi kamusal alanlar hem fotoğraf kompozisyonu için fırsatlar yaratır hem de dönemin şehircilik anlayışını gözler önüne serer.

    3. İnsan ve Sosyal Yaşam:

    Cumhuriyet’ in ilk yıllarındaki Ankara’ da yaşayan insanların gündelik hayatları o dönemin sosyal ve kültürel dinamiklerini yansıtır. İnsanların modernleşme çabaları, Batılı yaşam tarzını benimsemeye çalışmaları ve kamusal alanlarda özgürce dolaşmaları, o yılların önemli detaylarıdır. Bu sebeple eski sokaklardan kareler ya da dönemin kıyafetleri içindeki insanlar etkileyici bir kompozisyon oluşturabilir.

    4. Anıtkabir ve Atatürk’ ün Mirası:

    Anıtkabir Cumhuriyet’ in Ankara’ sının en önemli sembollerinden biridir. Bu mekânın fotoğrafları Cumhuriyet’in kurucusuna olan saygıyı ve bağlılığı simgeler. Fotoğraf kompozisyonunda Anıtkabir’in heybetli yapısı ve ziyaretçilerin buraya olan saygılı tutumu güçlü bir tema oluşturur.

    Fotoğraf Kompozisyonu Önerileri

    Cumhuriyet’ in Ankara’ sı temasını işlerken başarılı bir fotoğraf kompozisyonu oluşturmak için dikkate alınması gereken bazı unsurlar şunlardır:

    1. Geometri ve Çizgiler:

      Şehrin modernleşme süreci düzenli yapılaşma ve açık alanlarda dikkat çekici geometrik şekiller yaratır. Caddelerdeki simetrik ağaç dizilimleri, binaların modernist mimari tarzı ya da meydanlarda yer alan heykeller gibi unsurlar fotoğraflarda kompozisyonu güçlendiren görsel unsurlar olabilir.

      2. Işık ve Gölge Oyunları:

      Geniş caddeler, meydanlar ve binaların arasındaki alanlar, özellikle sabah ya da akşam saatlerinde dramatik ışık oyunları yaratır. Bu zaman dilimlerinde çekilecek fotoğraflarda ışık ve gölgelerin yarattığı zıtlıklar güçlü bir estetik etki oluşturur.

      3. İnsan-Mekân İlişkisi:

      İnsanların Cumhuriyet’ in Ankara’ sı ile olan ilişkisini yansıtmak fotoğrafların duygusal ve sosyal boyutunu güçlendirecektir. Kamu binalarının önünde yürüyen insanlar, meydanlarda toplanan gruplar ya da binaların gölgesinde oturan bir kişi şehrin insanlarla olan bağını ortaya koyar. Bu ilişkiyi gözler önüne seren kompozisyonlar izleyiciyi fotoğrafın içine çekecektir.

      4. Renk ve Monokromatizm:

      Cumhuriyet’ in Ankara’ sı temalı fotoğraflarda renklerin kullanımı da önemlidir. Modern binaların gri tonları, yeşil alanların parlaklığı ya da bayraklardaki kırmızı-beyaz kontrastı görsel olarak etkileyici sahneler sunar. Ancak bazı karelerde monokrom kullanımı da tarihi dokuya vurgu yapabilir.

      5. Tören Coşkusu:

      Cumhuriyet’ in Ankara’ sı temasının en önemli unsurlarından biri de resmi bayramlar ve coşkuyla kutlanmasıdır. Uzun pozlama teknikleriyle coşkulu anlatım yaratılabilir.

      Örnek Kompozisyonlar

      • Eski TBMM binasının önünde, sabahın ilk ışıklarında çekilmiş bir fotoğraf. Bina arka planda güçlü bir simge olarak dururken, ön planda yalnız bir insan silueti bina ile ilişki kurarak fotoğrafa derinlik kazandırıyor.
      • Atatürk Bulvarı’ nda sabah saatlerinde çekilmiş bir geniş açı fotoğraf. Bulvarın iki yanındaki ağaçlar simetrik bir şekilde kadrajlanmış, ortadan geçen tramvay hareket halinde yakalanarak Cumhuriyet’in modernleşme sürecini yansıtıyor.
      • Güvenpark’ ta öğleden sonra bir kalabalık. Gölgeler insanların üzerine düşerken, parkın ortasındaki anıt güçlü bir odak noktası olarak öne çıkıyor.

      Fotoğraf Seçiciliğinde Dikkat Edilmesi Gerekenler

      1. Estetik ve Teknik Yeterlilik:

        Fotoğrafın kompozisyonu, ışık kullanımı, renk ve ton dengesi gibi estetik unsurlar seçim sürecinde önemli bir kriterdir. Bu tür fotoğraflar hem teknik anlamda başarılı olmalı hem de estetik açıdan tatmin edici bir bütünlük sunmalıdır.

        2. Tarihi Bağlam ve Hikâye:

        Fotoğrafın yalnızca görsel olarak güçlü olması yetmez, aynı zamanda bir hikâye anlatması da gerekir. Seçilecek karelerin Cumhuriyet’in ilk yıllarına dair güçlü bir anlatı taşıması önemlidir. Bir fotoğraf izleyiciyi yalnızca bir an ile sınırlamamalı onu dönemin içine çekmelidir.

        3. Duygu Yüklü Kareler:

        Fotoğraflar sadece şehrin fiziksel yapısını değil aynı zamanda o dönemin ruhunu da yansıtmalı. Cumhuriyet’ in coşkusunu, modernleşmenin getirdiği heyecanı ya da toplumsal değişimleri fotoğraflara aktarmak izleyicinin de bu duyguları hissetmesini sağlayacaktır.

        Sonuç:

        Cumhuriyet’ in Ankara’ sı temalı fotoğrafların seçimi hem tarihsel bir derinlik hem de sanatsal bir duyarlılık gerektirir. Fotoğrafçıların dönemin ruhunu yansıtan sahneleri yakalayarak bu büyük değişim sürecini estetik bir dille anlatması beklenir. Bu süreçte hem tarihsel bağlam hem de teknik yeterlilik fotoğraf seçiminde belirleyici rol oynar. Ayın fotoğrafı olarak seçilecek kare hem Cumhuriyet’in modernleşme sürecine tanıklık eden hem de estetik açıdan etkileyici olan bir sahne olmalıdır.

        Ekim 2024

        Maruf ŞİNİK

        ANKARA KÜLTÜR ROTALARI-BİR BİLENLE GEZİYORUZ: CUMHURİYETİN ULUS’ U 2. KISIM

        2024 yılının ilk “Ankara Kültür Rotaları-Bir Bilenle Geziyoruz” etkinliği kapsamında sevgili Dr.Ali Vedat OYGÜR Hocamızın rehberliğinde yağmura rağmen çok keyifli bir gün geçirdik. Cumhuriyetin Ulus’u gezilerimizin bu ikinci bölümünü çok değerli bilgiler eşliğinde tamamladık.

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        İlk durağımız Ulus‘taki İstiklal Caddesi üzerinde bulunan, Mimar Kemaleddin tarafından tasarlanan ve 1930 yılında inşaatı tamamlanan yapıydı. Günümüzde Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü binası olarak kullanılmakta ve Ankara Devlet Tiyatrosu‘na bağlı olarak hizmet veren sahnelerden Küçük Tiyatro ve Oda Tiyatrosu‘na da ev sahipliği yapmaktadır.

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        Rotamız boyunca bizi Anafartalar Mahallesinde bulunan Eski Osmanlı Bankası Binası beklemekteydi. Atatürk Bulvarı üzerinde Ulus meydanına çok yakın bir konumda olan bina 1926 yılında İtalyan Mimar Giulio Mongeri tarafından yaptırılmıştır.

        Sanayi ve Yatırım Bankası olarak Sami Aysel tarafından yapılmış olan, şimdilerde Kültür Bakanlığı’na ait olan bina ve hemen yanında bulunan köşedeki eski Osmanlı Bankası Binalarını görüyoruz.

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        Türkiye’nin ilk bankacılık müzesi unvanına sahip olan Ziraat Bankası Müzesi 1981’de açılmıştır.

        Mongeri’nin bir diğer eseri olan bu yapı Ziraat Bankası olarak hizmet vermiştir. Ziraat Bankasının temeli; 1863 yılında Mithat Paşanın fakir halkı tefecilerin elinden kurtarmak için Bulgaristan’ın Prod kasabasında kurduğu ve halk tarafından işlenen devlet arazilerinin gelirlerinin biriktirildiği memleket sandıkları ile başlar. Karşılıklı yardımlaşma esasına dayanan Türk imece geleneğinden esinlenmiş olup sandıkta toplanan paranın ihtiyaç sahiplerine düşük faiz ile dağıtıldığı bu sistem daha sonra modern finans kuruluşu olan Ziraat Bankasına dönüştürülmüştür.

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        Eskiden Kızıl Bey Türbesi’nin olduğu, Düyun-u Umumiye binasının bulunduğu yere 1931 yılında Avusturyalı mimar Clemens Holzmeister tarafından tasarlanan Merkez Bankası binası inşa edilmiştir.

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        Meydandan Kızılay istikametine doğru yöneldiğimizde yol üzerinde eski Merkez Bankası Binası, Duyun-i Umumiye Binası, Ankara Merkez Postanesi (Bugünkü PTT Binası) bulunmaktadır. Yolun solunda kalan ve bugün Anadolu Meslek ve Teknik Lisesi olan bina, Abdülhamid’in Ankara’da yaptırdığı okullardan olan Hamidiye Sanayi Mektebi olarak 1905’te açılmıştır. 1923 yılından itibaren Özel İdare tarafından yönetilen okul binası Cumhuriyetin ilk yıllarında Milli Müdafaa Vekâletine ev sahipliği yapmış, 1954-1960 yılları arasında Birinci Sanat Enstitüsü olarak faaliyet göstermiş olup bir dönem de hapishane olarak kullanılmıştır.

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        Yine Mimar Giulio Mongeri’nin 1928 yılında inşa edilen eseri olan bu bina günümüzde Yunus Emre Vakfına ait olup bir dönem Tekel Genel Müdürlüğü binasıydı. Biraz daha ileride Alman-Avusturya tarzı PTT Pul Müzesi binası yer almaktadır.

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        Avusturyalı mimar Clemens Holzmeister tarafından neo-klasik tarzda çizilmiş ve yapımı 1934 yılında tamamlanmıştır. 5 katlı olan ve 6500 metrekarelik kullanım alanı sunan binayı ilk yıllarda Emlak ve Eytam Bankası kullanmış fakat sonraki yıllarda bina uzun bir süre boyunca boş kalmıştır. Nihayetinde PTT tarafından alınan bina, restore edildikten sonra 2013 yılında müze olarak hizmete açılmıştır.

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        Mustafa Kemal Atatürk ve Adliye Vekili Mahmut Esat Bozkurt’un büyük çabaları sonucunda; savcı, yargıç ve hukuk memuru gibi hukuk adamı yetiştirmek üzere İstanbul dışında bir Adliye Mektebinin oluşturulması düşünülmüş ve yüksek okul düzeyinde Hukuk Mektebinin kurulmasına karar verilmiştir. Böylece 1925 yılında Ankara’da ilk defa yüksek öğrenim alanında Adliye Hukuk Mektebi açılmıştır. 5 Kasım 1925 yılında Atatürk’ün bir nutku ile açılan Ankara Hukuk Mektebi önceleri bu adla anılmış, daha sonra Ankara Üniversitesinin temeli olacak olan Hukuk Fakültesi adını 1940 yılında almıştır.

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        Hariciye Vekaleti Kütüphanesi Ulus’ta bugün Kültür Bakanlığı’na ait binada 1927-1952 yılları arasında faaliyet göstermiştir. İlk kütüphanenin çekirdeğini Bab-ı Ali’deki Umur-i Hariciye Nezaretinin çeşitli dairelerindeki kitap koleksiyonları oluşturmuştur. 1956 yılında Milli Kütüphane Müdürü Sayın Adnan Ötüken, Hariciye Vekaleti Kütüphanesi’nin modern kütüphanecilik yöntemlerine uygun olarak düzenlenmesini sağlamıştır.

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        Gençlik parkının yanında bulunan Opera Binası aslında 1933-1934’te Şevki Balmumcu tarafından sergi binası olarak inşaa edilmiştir. Ancak 1947-1948 yıllarında opera binası yapmak üzere görevlendirilen Alman Mimar Paul Bonatz ilaveler yaparak bugünkü haline gelmesini sağlamıştır.     

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        Gezimizi yolun karşısındaki Gençlik parkında bitiriyoruz. Parkın her dönem farklı haline şahit olmuş Ali Vedat OYGÜR Hocamızı dinleyerek anılara dalıyoruz.

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        Gezimize katılan tüm dostlarımıza ve Ali Vedat OYGÜR hocamıza teşekkür ederiz. Bir daha ki gezimizde görüşmek üzere…

        Cengiz PAMUK

        24 Ocak 2024

        ANKARA KÜLTÜR ROTALARI-BİR BİLENLE GEZİYORUZ: CUMHURİYETİN ULUS’ U

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        BİRİNCİ MESLİS

        Birinci Meclis binası İttihat ve Terakkinin kulüp binasıdır… Enver Paşa 1875’te Ankara’ya geliyor; “Bize yakışan güzel bir kulüp yapılmalı.” diyor. Binanın yapımı için 1916’ da mimar Hasip bey görevlendiriliyor. 1917’de bitiğinde savaş yüzünden İttihat Terakki’nin gücü de kalmamıştır , ülkede maddi sıkıntılar hat safhada olduğu için binanın çatısı kapatılamamıştır. Mustafa Kemal Paşa Filistin cephesindeyken, Ankara’yı  ta o zamanlardan Mücadelenin merkezi ve başkenti yapmayı kafasına koymuştur. Harp Okulundan arkadaşı Ali Fuat Paşa ile 20. Kolorduyu Konya’dan Ankara’ya tayin ettirme konusunda anlaşıyor.  Albay İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak Paşa da bu konuya destek veriyor. Ali Fuat Paşa komutasındaki 20. Kolordu  geliyor fakat o sırada Ankara İngilizler ve Fransız birlikleri tarafından işgal altında. Ve işgalciler tutuklanıp hapse atılıyor.  İşgal birlikleri gittikten sonra 27 Aralık 1919’ da Mustafa Kemal Ankara’ya geliyor. Mustafa Kemal Ankara’ya gelindiğinde binanın çatısı hala kapatılmamış durumdadır. Ulucanlar’ da bir okul için yapılan kiremitler buraya geliyor, çatı tamamen kapanmayınca Ankara halkı kucak kucak ellerinde kiremit taşıyorlar. Milletvekillerinin oturacakları sıralar Abdülhamit zamanında yapılan erkek öğretmen okulundan getiriliyor. Başkanlık kürsüsünü divan katiplerinin oturacakları yerleri Ankaralı marangozlar ücret almadan yapıyorlar. Tavana kahvehaneden gazlı bir avize asılıyor, odalara saçtan yapılmış sobalar kuruluyor. Milletvekillerinin su içmeleri için koridora 3 tane su ve yanında maşrapalar konuluyor.

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        16 Mart 1919’da İstanbul İngilizler tarafından işgal ediliyor. Mustafa Kemal milletvekillerine İstanbul’dan ayrılmalarını, işgal altında devlet yönetimi olamayacağını ve Ankara’ya gelmelerini öneriyor. Bu öneriye uymayan pek çok milletvekili tutuklanıyor.  

        Mustafa Kemal Paşa sancaklara, kolordulara telgrafla tamim yolluyor. Tamimde: “Meclis Ankara’da açılacaktır, Son Osmanlı Meclisi’nin üyeleri katılacak ve her sancaktan da ayrıca 5 kişi seçilecektir.” diyor.

        Bunun üzerine halk illerden 5’er kişi seçiyor ve seçilenler Ankara’ya gelmeye başlıyorlar.

        İlk Meclis; Hacı Atıf Efendi, Beypazarlı tüccarlardan Çayırlızade Hilmi Bey, Ömer Mümtaz Tambi (Mustafa Kemal’i Ankara’ya davet eden kişi), Osmanlı’nın son Washington büyükelçisi Rüstem Bey, Ali Fuat Paşa, Ankara’lı tüccar Kınacızade Şakir Bey, Beynamlı Hacı Mustafa Efendi ve son üyesi de Bayrami Tarikatının Şeyhi Şemsettin Efendi gibi çok değerli vatansever şahsiyetlerin de olduğu 385 kişiden oluşmaktadır.

        O günlerde Ankara’da milletvekilleri için yatacak yer yoktur ve düşman çok yaklaşmıştır. Bu sebeple Erkek öğretmen okulununun öğrencileri Konya’ya nakledilmiştir ve lojmanları boş durumdadır. Bu lojmanlar milletvekillerine tahsis ediliyor.

        Aynı günlerde İstanbul’da şeyhülislam da Mustafa Kemal ve ona katılanları vatan haini ilan ediyor ve ölüm fermanını yayınlıyor.  

        23 Nisan 1920 günü bütün milletvekilleri Hacı Bayram’da Cuma namazını kılıyorlar.  Oradaki kutsal sancağı alıp dualarla ilahilerle binaya geliyor ve Kurban kesiyorlar. Bütün milletvekilleri yemin ediyorlar, seçimle ve oybirliğiyle Mustafa Kemal Paşa reis olarak seçiliyor. 30 Nisan’da telgrafla bütün dünyaya yeni millet meclisinin açıldığını ve yeni Türk Devletinin kurulduğunu bildiriyorlar.

        Fotoğraflar: Cengiz PAMUK

        1925 yılına kadar bu bina meclis olarak görevini sürdürüyor ve daha sonra Halk Fırkasının Mebus kulübü oluyor. Binada Atatürk’e, milletvekillerine ait özel eşyaların sergilendiği odaların yanında çok ilgi çeken bir oda daha var ortasında büyükçe bir masa ve metal ibarede şöyle yazıyor; “Lozan Barış Anlaşmasının İmzalandığı Masa /24 Temmuz 1923”.

        İKİNCİ MESLİS

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        Birinci Meclis binası zamanın gelişmeleriyle yeterli kalmıyor bu sebeple yeni bir meclis binası yapılması ihtiyacı doğuyor. 

        1923’te İstanbul’dan çağrılan Mimar Vedat bey ile inşaat başlıyor. Vedat bey aynı zamanda Çankaya Cumhurbaşkanlığı köşkünü yenileyip geliştiriyor. 1925’te Ankara Palas inşaatına başladığı sıralar dünyada ve ülkede ekonomik bunalım oluşmuştur. Vedat bey ödemelerini alamadığı için işi bırakıyor. Bıraktığında bina bitmiş oluyor ve sadece kapısı eksik durumda kalıyor. Meclisin kapısını Mimar Kemalettin bey yapıyor ve bina tamamlanmış oluyor. Bina 1. Mimari döneminin özel unsurlarından olan gösterişli ön cephe, süslü saçaklar gibi özellikler taşıyor.

        Fotoğraflar: Cengiz PAMUK

        1925’te İkinci Meclis binası yeni yasama dönemine başlıyor. Atatürk bu binadan günde 6 saat emek vermek suretiyle Nutuk’u okuyor.

        Binaya karşılıklı duvara asılmış muhteşem ahşap el işçiliği olan çok büyük 2 portmantonun arasından giriyoruz. Meclis salonu ve diğer kabul salonları çok etkileyici, buram buram tarih kokuyor.

        27 Mayıs 1960 darbesine kadar bu binada hükümet yönetiliyor daha sonra mimar Holzmeister’in yaptığı 3. Meclis binasına geçiliyor. 

        Meclisin arkasında çok güzel bir bahçesi, uzunca bir havuz ve etrafında çardaklar vardır. Bahçedeki odeonda hafta sonları halka açık olarak, Cumhurbaşkanlığı Senfoni orkestrası konser verirmiş.

        ANKARA PALAS

        Milletvekillerinin kalabilecekleri bir yer olmadığı için bir otel yapılmak isteniyor. 1. Mimari örneği olarak Mimar Vedat Tek projeye başlıyor ama başlangıcında ödeneklerini alamadığından dolayı bırakıp gittiği için Mimar Kemalettin görevlendiriliyor. Mimar Kemalettin aynı zamanda şimdiki Küçük Tiyatronun olduğu Vakıf Apartmanı başta olmak üzere 7 adet villa yapıyor. Mimar Kemalettin Bey 1927 yılında, Ankara Palas’ın şantiyesinde hastalanıp vefat ediyor.    

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        Binanın üst katında 60 oda, alt katta balo salonu ve yemek salonu bulunuyor. Balo salonu bir balkon ile bahçeye açılıyor.  1975 yılına kadar otel olarak işletilmiş, ileriki yıllarda devlet konukevi olarak hizmet etmiştir. 2018’de Saraylar Dairesi’ne bağlanmıştır.

        MİLLET BAHÇESİ

        Vali Abidin Paşa, bozkır olan Ankara’ya güzel bir millet bahçesi yapmak istiyor. O sene 10.000 ağaç diktiği nakledilir.  Elmadağ’dan Ankara’ya kadar uzanan Roma su kanallarını tamir ettiriyor ve evlere içme suyu getiriyor.

        Millet bahçesi yeşillikler içinde bir alan, bahçenin ortasında Sinema ve bir han var. Hanın alt katında lokanta üst katlarda yatak odaları mevcut.

        Bahçenin içinde şehir çarşısı, sinema ve Ankara’nın yabancı müzik çalan ilk barı olan Fresko Bar açılıyor.  Taşhan’ın önüne de Karpiç Lokantası açılıyor.

        SAYIŞTAY BİNASI

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        1925 yılında I. Ulusal Mimarlık Üslubunda inşa edilen binanın mimarı Nazım Bey’dir. 1928 Yılından itibaren ulusal mimari tarzı terkediliyor. Avrupa mimari tarzı başlıyor. Atatürk’ün emriyle Bina 1930 yılında mimar Ernst Arnold Egli tarafından değişikliklerle modernize edilmiştir. Ön taraftaki dış cephe olduğu gibi yıkılıyor ve cepheye şimdi gördüğümüz Viyana kübik mimari denilen modern bir tarz uygulanıyor. Bu bina ulusal mimari döneminden Avrupa mimari dönemine geçişin binasıdır.

        VEKAM BİNASI

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        Vehbi Koç 1931 yılında Almanya’ya gidiyor ve genel mağaza fikrine hayran kalıyor, gelince yaptığı mağazadır. Vehbi Koç’un 3.ncü mağazasıdır. O yıllarda makine parçaları imalatı ve satışına başlamıştır.

        SÜMERBANK (TAŞHAN)

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        Taşhan 1888 Ankara Valisi Abidin Paşa’nın mektupçusu İsmail Hakkı Bey tarafından yapılmıştır. İçinde sıcak suyun olduğu, dönemine göre çok lüks bir binadır. Ankara’ya tren gelince binanın adı Agora Otel olarak değiştiriliyor. Kurtuluş Savaşı sırasında şehrin tek hastanesi Gurebe Hastanesi yetersiz kaldığı için otelin bir bölümünü hastaneye çeviriyorlar. 1928 yılında Taşhan’ın önünde Karpiç Lokantası açılıyor. Avrupa tarzında hizmet veren, dünya mutfağından güzel örnekler sergilendiği bir mekandır. Milletvekillerinin, yüksek bürokratların prestij mekanı ve yarı resmi buluşma noktasıdır.

        1933 yılında Taşhan’ı devlet istimlak edip yıkıyor.  O zamanlar Ankara imar planını yapan Profesör Hermann Jansen: “Yıkılması büyük hatadır, şehrin bir dokusunun parçasıdır.” deyip karşı çıksa da yıkımı durduramıyor. 1936’da Mimarı Martin Elsaesser, binanın yerine Sümerbank’ı yapıyor..

        TÜRKİYE İŞ BANKASI İKTİSADİ BAĞIMSIZLIK MÜZESİ

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        1. Ulusal mimari tarzında olan bina, 1929 Yılında İtalyan asıllı mimar Giulio Mongeri tarafından yapılmıştır. İş Bankası’nın Genel Müdürlüğü İstanbul’a taşınınca, bina müze olarak hizmet vermeye başlamıştır.  Ankaralının mimarisini hayranlıkla gezdiği, ülkenin iktisadi gelişim sürecinin de anlatıldığı güzel bir müzedir.

        ANKARA VİLAYET KONAĞI

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        Osmanlı döneminde kamu binası kavramı yoktur. O zamanlarda sadrazam kendi konağının girişini daire gibi kullanır, yönetim hizmetlerini oradan gerçekleştirir. Abidin Paşa Ankara’ya gelince Bab-ı Ali’ye devlete yakışacak bir binanın gerekliliğini anlatan bir yazı yazar. Fakat Ankara’nın devlet eliyle yapılmış ilk resmi binasına kavuşması Abidin Paşa’nın vefatından sonraki dönemde gerçekleşecektir. Bina 1897’de Müşir Tevfik Paşa tarafından yapılıyor. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra bakanlıklara bu bölgedeki binalar ev sahipliği yapıyor, Ankara Vilayet Konağının da her odası bir bakanlığa tahsis ediliyor.      

        MALİYE BAKANLIĞI BİNASI

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        Bu bina 1925 yılında Maliye Bakanlığı binası olarak yapılmıştır. Bina çok beğenildiği için sonradan iki kenarındaki iki bölüm de yapılarak bina büyütülmüştür. Bina bitince Başbakanlık binayı alıyor ve şimdiki Bakanlıklardaki binası yapılana kadar bu binada kalıyor, daha sonra gerçek yapılış amacına uygun Maliye Bakanlığı olarak kullanılmıştır. 

        HAMİDİYE ÇEŞMESİ

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        1912 yılında, Sultan Abdülhamit’in Balkan göçmenlerini bu bölgeye yerleştirmesiyle Valiliğin arkasındaki bu mahallenin ismi Hamidiye mahallesi olmuştur. Çeşmeyi de Abdülhamit yaptırmıştır. Ankara taşından, çiçek motifli işlemeli güzel bir çeşmedir.

        ZAFER ANITI

        Fotoğraf: Cengiz PAMUK

        1924 yılında milletvekili ve Yenigün gazetesinin sahibi Yunus Nadi bey; “Bize bir zafer anıtı lazım!.” diyor. Karar verip bir millet komitesi kurup Ankara halkına duyuruyorlar ve halk bu anıt için para toplamaya başlıyor… 1925 yılında proje yarışmasını Viyanalı heykeltıraş Heinrich Krippel kazanıyor. Çok büyük bir törenle Zafer Anıtı açılıyor. Buradaki güzel detay bu heykelin devletin dışında halkın kendi parasıyla yapılıyor olmasıdır.

        Krippel’in çalışması 4 aşamalı bir projedir. Birincisi Mustafa Kemal’in İstanbul’da Bandırma Vapuruna bindiği yerdedir. İkincisi Samsun’da karaya çıktığı yerdedir. Üçüncüsü Başkomutanlık Meydan Muharebesinin kazanıldığı Afyon’dadır ve sonuncusu Ulus’taki Zafer Anıtı’dır. Heykelde Kurtuluş Savaşında Mustafa Kemal’i bindiği atı Sakarya ile üzerinde mareşal üniforması ile düşmanın geldiği yöne batıya bakar halde duruyor. Askerlerden birisi düşmanı gözetliyor diğeri de arkadaşlarına sesleniyor hadi diyor geride kalmayın. Ve cephede fedakarca yer alan, sırtında büyük top mermisi taşıyan Türk Kadınına yer verilmiştir.

        Selma ÜNAL

        Aralık 2023