ANKARA KÜLTÜR ROTALARI BİR BİLENLE GEZİYORUZ: KALE GEZİSİ

Bu (Mayıs 2025) ayki “Bir Bilenle Geziyoruz” kapsamında; Sayın Dr. Ali Vedat OYGÜR’ ün rehberliğinde ve Cengiz PAMUK koordinatörlüğünde Ankara Kalesi ve çevresini ziyaret ediyoruz.

Fotoğraflar: Cengiz PAMUK

İlk önce Ankara sevdalıları ve fotoğraf severler ile Ankara Kalesi’ ne en yakın nokta olan Hisar Parkı caddesinde buluşarak gezimize başlıyoruz. Sayın OYGÜR bizlere kısaca Kale’nin yapılış tarihini ve devamını, etrafındaki camileri, mescitleri, kiliseleri, meydanları, sokakları ve hanları anlatıyor.

Fotoğraf: Cengiz PAMUK

Daha sonra Ankara Kalesi’ nin 330 yılında yapılmaya başlandığını ve bunun 650-670’ li yıllara kadar devam ettiğini, Kale’ nin İç ve Dış Kale olarak ikiye ayrıldığını, 600’ lü yıllarda yapılan surlardan günümüze bir şey kalmadığını, surların Doğu Roma döneminde yapıldığını, Ankara halkının surlara hisar dediğini, Ankara’ nın bütün zenginlerinin ve esnaflarının bu bölgede ikamet ettiklerini, 1916 yılındaki yangında bu bölgenin tamamen yandığını ve bölgenin zenginleri ile esnafının burayı terk ettiklerini, bu yangından sonra Ankara’ nın fakirleşmeye başladığını, Moğol Akınlarının 630’ larda başladığını ve Ankara’ nın çok sıkıntı çektiğini, 859 yılında tekrardan onarıldığını, Kale burçlarının 1550 metre olduğunu, burçlar arasında 40’ ar metre mesafeler bulunduğunu ve toplam 20 tane ve dörtgen şeklinde olduğunu, surları yaparken etraftaki tarihî kalıntı (tiyatro, tapınak, heykel, lahit vb.) taş ve mermerlerden yararlandıklarını, Zeus, Apollon, Artemis ve Athena gibi tanrıların Anadolu’ da olduklarını ancak Anadolu’ nun bu tanrılara sahip çıkamadığı için Yunanlıların sahiplendiğini, Ankara’ da da bir Zeus tapınağının ve mahallesinin olduğunu, İç Kale surların uzunluğunun 1150 metre ve bu burçların beşgen olduğunu, güvenlik nedeniyle burçlar arasındaki mesafenin 20 metre olduğunu ve 42 tane bulunduğunu, şimdiki Etnografya Müzesi ve çevresinin Ankara’ nın Bedesteni olduğunu, Bedestenin 1460’ lı yıllarda yapıldığını, bedestende Ankara’ ya özgü tiftik keçilerinden elde edilen tiftiklerden giysiler üretildiğini ve bu ürünlerden ticaret yapıldığını, kamu yapılarının devlet tarafından değil hayırseverler veya zenginler tarafından finanse edildiğini ve bütün ticaretin bu bölgede yapıldığını, Kale’ nin girişindeki saat kulesinin 1884 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ ın emri ile yapıldığını, Kale kapısının kafes şeklinde ve iki aşamalı olduğunu, Selçuklu Dönemi’ ndeki camilerde minare olmadığını Ali Vedat OYGÜR hocamızdan keyifle dinliyoruz.

Fotoğraflar: Cengiz PAMUK ve Ali DURMAZ

Ulus’a gelip de Kınacızade Konağına uğramamak olmaz diyoruz elbette. Eski Başbakanlardan Sayın İsmet İNÖNÜ’ nün özel kalem müdürlüğünü yapmış kendini kültür ve sanata adamış bir hayırsever olan, Kadın Siyasetçiler Platformu Kurucusu ve Genel Başkanı Sayın Yurdusev ARIĞ ve ilk TRT haber sunucularından Sayın Jülide GÜLİZAR’ ın da odalarını ziyaret ediyoruz ve konakta bir çay molası veriyoruz. Bu konağın bir diğer özelliği ise tarihçi Prof. Dr. Sayın Halil İNALCIK’ ın her Ankara’ ya gelişinde kaldığı ve çalışmalarını yaptığı bir odasının bulunuyor olmasıdır.

Fotoğraf: Cengiz PAMUK

Hocamız Sayın OYGÜR, İç Kale kapısının iki demir parmaklık ile korunduğunu, Evliya ÇELEBİ’ nin bu demir parmaklıklar için “benim pazım kalınlığında” dediğini, İç Kale’de hem hapishane (zindan) hem de paraların saklandığı yerlerin olduğunu, bu arada askerî karargâhların, Meryem Ana Kilisesinin ve gözetleme kulelerinin bulunduğunu anlatıyor bizlere.

Kale bölgesinde yer alan diğer camileri de ziyaret ediyoruz. 1197-98 yıllarında yapılan Sultan Alaaddin Camii avlusunda aile mezarlığının bulunduğunu, cami minberinin çakma künde kari ahşap oymacılığının eşsiz bir örneği olarak marangoz İbrahim oğlu Ebubekir tarafından yapıldığını öğreniyoruz. 1289-90 yıllarında Ahi Kardeşler tarafından yaptırılan Ramazan Şemsettin Camii, 1382 yılında yapılan Ahi Elvan Camii ve 1571 yılında yapılan, avlusunda Misafir Fakih’ in mezarının da yer aldığı Misafir Fakih Mescidini de ziyaret ediyoruz. Unesco Dünya Mirası listesinde yer alan Arslanhane (Ahi Şerafettin) Camii’ nin minberinin üst kısmında eski Türklere ithafen ejderha motifinin olduğunu ve minber etrafındaki ahşap motiflerin Ebubekir’ in oğlu Mustafa tarafından yapıldığını da öğrenmiş bulunuyoruz.

Fotoğraflar: Cengiz PAMUK

Atalarımızın Anadolu’ya her ne kadar 1071 yılında gelseler de Selçukluların Ankara’ ya ancak 1143 yılında geldiğini, 1362’ de I. Murat’ ın Ankara’ yı Osmanlı’ ya kattığını, Kalenin uç noktasının Ak Kale burcu olarak adlandırıldığını ve rakımının 798 metre, Ankara Ovasından 110 metre ve Ankara’ nın en yüksek noktası olduğunu, Alitaşı sokağında Alitaşı isimli ve yumurta şeklinde sarı büyük bir taş bulunduğunu fakat bu taşın 1998 yılında kaybolduğunu da üzülerek öğreniyoruz.

Fotoğraf: Cengiz PAMUK

Zamanla eski özelliklerini kaybeden At Pazarı meydanına geliyoruz.

At Pazarı’ndan sonra Koyun Pazarı’ nın, Saman Pazarı’ nın ve hemen alt kısmında da Araba (Kağnı) Pazarı’ nın olduğunu, kayıtlarda 54 tane han olduğunu fakat günümüzde bunlardan sadece 12 tanesinin mevcut olduğunu, Kurşunlu Han’ ın 1522-23 yıllarında yapıldığını, 1500’ lü yılların başında yaptırılan Yeni Han’ ın 1936’ da yıkıldığını, 1510’ lu yıllarda yaptırılan Çukur Han’ ın Divan Oteli olduğunu ancak kim ya da kimler tarafından yaptırıldığı veya yapıldığının ve yapılış tarihinin bilinmediğini, 1522 yılında Çengel Han’ ı Rüstem Paşa’ nın yaptırdığını, bu hanlarda zahire ve tiftik satışlarının yapıldığını, 1511 yılında Safran Hanı’ nı Lütfü Paşa’ nın yaptırdığını, Cumhuriyet’ in ilk yıllarında Çukur Han’ ın karargâh olarak kullanılırken diğer hanların hapishane ve 16. veya 17. yy da yaptırılan Bilaloğlu Han’ ın da kadın ve çocuk hapishanesi olarak kullanıldığını, bu hanlardan sadece Çengel Han’ ın özgün yapısını koruduğunu, diğer hanların restorasyon sırasında özgünlüğünü kaybettiğini de öğreniyoruz.

Fotoğraflar: Cengiz PAMUK

Ahi Şerafettin’ in yaptığı diplomatik görüşmeler sayesinde Moğol Akınlarının Ankara’ ya hiçbir zarar ziyan vermediğini, camilerdeki sütun alışkanlığının Horasan’ daki çadırın içindeki direkler geleneğinden geldiğini, Ankara’ nın tiftik üretiminde ticaretinde merkez oluğunu ve dünyaya ihraç edildiğini, çeşitli ülkelerin ticari temsilciliklerinin bulunduğunu hocamızdan dinliyoruz.

Fotoğraflar: Cengiz PAMUK

Azade Han’ ı, 1511 yılında yapılan Safran Han’ ı, Pirinç Han’ ı ve son olarak Çıkrıkçılar Yokuşu eski adıyla Uzun Çarşı’ yı da ziyaret ederek rotamızı saat 19.00 gibi tamamlıyoruz.  Bir sonraki rotada görüşmek üzere ayrılırken, hocamız Ali Vedat OYGÜR’ e ve bu gezileri düzenleyen FSK ile bizleri yalnız bırakmayan tüm katılımcılarımıza çok teşekkür ediyoruz.

Ali DURMAZ

Mayıs 2025

ANKARA KÜLTÜR ROTALARI BİR BİLENLE GEZİYORUZ: ROMA ANKARA’ SI

Güneşli ama soğuk bir Ankara havasında 13 Nisan 2025 Pazar günü Ankara Kültür Rotaları gezilerimizde Dr. Ali Vedat OYGÜR Hocamızın önderliğinde bu kez Ankara’ da Roma Medeniyetine ait izleri aradık. Tabiki de bu arayışımızın başlangıç noktası Ulus’ ta yer alan Roma Hamamı kalıntıları olmalıydı.

Ankara tarih öncesi çağlardan başlayarak katman katman pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış zengin bir tarihe sahiptir. Ankara’ daki tarihi kalıntılar ilk insan olan primatların kalıntıları Neanderthal’ lerden başlayıp, Osmanlı ve sonrasında Cumhuriyet dönemine kadar uzanır. Roma dönemi ise Ankara’ da M.Ö. 189’ da Galatlar’ dan sonra başlamıştır. Ankara doğrudan imparator Augustus’ a bağlı olan son derece stratejik ve önemli bir kenttir Roma için, her ne kadar izlerini bugün yeteri kadar göremiyor olsak da.

Fotoğraflar: Cengiz PAMUK

Tarihi Roma Hamamı Kalıntıları:

Şu an kalıntılarını gördüğümüz Ankara’ daki bu hamam Roma’ nın 3. büyük hamamı olarak biliniyor. Tahminen hasta olan Roma imparatoru Caracalla’ nın iyileşmesi için yapıldığı düşünülüyor. Hamamın suyu o dönemde 62 km’ lik mesafeden Elmadağ’ dan getiriliyor. Hamam kalıntıları iki kısımdan oluşuyor; gymnasium denilen spor alanı ve kapalı hamam kısmı olmak üzere. Spor alanı normalde yolun karşısındaki binaların altına kadar uzanan geniş bir alan iken şu an sadece çok az bir kısmını görebiliyoruz.

Hamamın iki ana girişi var güney girişi halkın girdiği kapının bulunduğu 8 sütunlu giriş, kuzey girişi de imparatorluk bölmesi olan soyluların girişi olan 4 sütunlu giriş. Bir de malzemelerin girişinin yapıldığı rampalı üçüncü bir giriş de mevcut. Ayrıca kalıntıların arasında üstü kapalı sütunlu ve tek taraflı dükkanların sıralandığı bir caddeden kalanları da görebiliyoruz. Heykel kaideleri, sütun parçaları, yazıtlar ve mezar taşları da alanda sergileniyor. Atık su kanalları, servis kanalları, hamamın ısıtma sistemi, soğukluk (yüzme havuzu), sıcaklık, ılıklık bölümleri ile soyunmalık kısımları ve bölümler arasındaki geçişleri, su deposunu net bir şekilde görebiliyoruz.

Fotoğraflar: Cengiz PAMUK

  1. Hamamın Soğukluk Bölümü ve Yüzme Havuzu
  2. Hamamın Isıtma sistemi ve Bölümler Arası Geçişler
  3. Sütun Başları
  4. Romaya ait üzerinde Şifa Sembolü olan bir kalıntı

Roma Hipodromu:

Ne yazık ki Hipodrom ile ilgili herhangi bir kalıntı olmamakla birlikte, Augustus Tapınağındaki bir yazıdan tahmin edildiği üzere yolun karşısında yer alan gece konduların yıkılması ile ortaya çıkan düzlüğün Roma zamanında atlı araba yarışları ve atletizm oyunlarının yapıldığı Hipodrom olduğu tahmin edilmektedir.

Nympheum Anıtsal Çeşme ve Forum:

İzlerine rastlayamadığımız diğer bir Roma eseri de 1954 yılında İşbankası’ nın ek binası yapılırken temel kazısı sırasında ortaya çıkan Nympheum denilen çok büyük bir Anıtsal Çeşme’dir. Çeşmenin yanındaki boş alan da yine maalesef ki kalıntıları olmayan Forum yani Pazar yeri olarak kullanılan Halk Meydanı’ dır.

Fotoğraflar: Cengiz PAMUK

  1. Hipodrom olabileceği tahmin edilen alan
  2. Forum ve Meclis Binasının bulunduğu bölge

Palatium Saray ve Meclis Binası:

Yine kalıntılarını göremediğimiz diğer bir önemli eser de Palatium denilen Roma Sarayı’ dır. Saray 1954 yılında yapılan Ulus İşhanı’ nın temelinin kazısında ortaya çıkmıştır. Şu anki Defterdarlık Binasının 1953 yılındaki temel kazısı sırasında da girişi Forum’ a bakan Bouleterion Odeon denilen Kent Meclisi Binası çıkmıştır ve ne yazık ki o da diğerleri gibi binanın altında kalmıştır.

Cardo Maximus:

Cardo Maximus denilen kenarında dükkanların bulunduğu Roma’ nın ana caddesinin en azından bir kısmı Ulus Şehir Çarşısının yanında izlenebilmekle birlikte büyük bir çoğunluğu yine AVM binasının altında gömülü kalmıştır.

Julianus Sütunu:

Gerçek yerinde olmamakla birlikte en azından hala ayakta olan Sütunun İmparator Julianus’ un (M.S. 361-363) Ankara’dan geçtiğinde şerefine dikildiği söylenir. IV. yüzyılda yapıldığı sanılan esere halk arasında Belkıs Minaresi de denilmektedir.

Fotoğraflar: Cengiz PAMUK

  1. Roma’ nın Ana Caddesi Cardo Maximus’ tan kalanlar
  2. Julianus Sütunu

Temenos Duvarı:

Hacıbayram’ ın bulunduğu Kutsal alanların yer aldığı tepe anlamına gelen Acropolis’ i çevreleyen duvar kalıntılarıdır. Bizans dönemine aittir ve orijinal olan kısımlarının yapımında Bizanslılar tarafından Roma İmparatorluğuna ait eserler bilinçli olarak kullanılmıştır. Sonradan eklenen kısımlar ise orijinal duvar kalıntıları yıkılarak güvenlik gerekçesi ile Melih Gökçek döneminde yapılmıştır.

Fotoğraflar: Cengiz PAMUK

  1. Temenos Duvarı
  2. Acropolis Kutsal Tepe

Augustus Tapınağı:

Hacıbayram Camii ile bitişik olan tapınaktır. Ankara Anıtı olarak bilinir. Son Galat Kralı Amintas’ ın oğlu Prens Pilamenes tarafından Galatya’ nın Roma Eyaleti olması şerefine İmparator Augustus’ a bağlılık nişanesi olarak yaptırılmıştır. Tapınağın mimarı Pirieneli Hermogenes’ tir. Tapınağın altında Frigler’ e ait Ankara’ nın baş tanrısı ve Kibele’ nin kocası olan Ay Tanrısı Men (Attis) Tapınağı’ nın kalıntıları vardır. Augustus Tapınağı’ nın en önemli özelliği dünyada tek örneği olan İmparator Augustus’ un vasiyetinin Helence ve Latince olarak tapınak duvarlarına yazılmış olmasıdır.

Fotoğraflar: Cengiz PAMUK

  1. Augustus Tapınağı Kalıntıları
  2. Augustus Tapınağı ve Hacı Bayram Camii

Roma Tiyatrosu:

Ankara Kalesinin eteklerinde Bentdersi’ nde dolmuş duraklarının karşısında şimdilerde restorasyonu süren 5000 kişilik tipik bir Anadolu Roma tiyatrosudur. Ankara’ da Roma izleri arayışımızı Roma Hamamından başlayıp Roma Tiyatrosunda noktalayarak bir sonraki gezimizde görüşmek üzere çaylarımızı yudumlayıp planlarımızı yapmaya başlıyoruz

Fotoğraflar: Cengiz PAMUK

  1. Roma Tiyatrosu Kalıntıları
  2. Roma Tiyatrosu restorasyon alanı

Sevgi KÖYLÜ HALİLOĞLU

Nisan 2025