GEZGİN KADRAJ: YEDİGÖLLER’ DE RENKLERİN CÜMBÜŞÜ

Sonbaharın eşsiz güzelliklerini yaşadığımız, yazdan kalma sıcaklıkların içimizi ısıttığı bir başka günde, Ankara’nın yoğun koşturmacasından uzaklaşıp doğayla buluşmak için “Yol Arkadaşlarım” Fotoğraf Sanatı Kurumu Derneği ekibimizle Bolu Yedigöller’e doğru yola çıkıyoruz. Sabahın erken saatlerinde Kumrular Caddesi’nden başladığımız yolculuğumuz, şehrin karmaşasından sıyrılıp doğanın kucağına adım atmanın heyecanıyla dolu.

Ankara-Bolu TEM otoyolundan ayrıldıktan sonra, virajlı ve bozuk yollarda geçen sarsıntılı bir yolculuğun yorgunluğunu, Yedigöller’in muhteşem sonbahar manzarası bir anda unutturuyor. Sonbaharın büyüleyici renkleri (sarıdan turuncuya uzanan bir renk cümbüşü) adeta bir gökkuşağı gibi çevremizi sararken, kayın ağaçlarının dallarında asılı kalan son yapraklar rüzgarla dans ediyor. Fotoğraf makinelerimizle bu doğal güzellikleri ölümsüzleştirirken, bir yandan rehberimiz Kadir Bey’in Yedigöller’e dair efsanelerini dinliyoruz, bir yandan da doğanın huzur dolu sesleri eşliğinde yürüyüşümüzü sürdürüyoruz. Göz kamaştıran güzellikler arasında her kare, bu unutulmaz deneyimi kalıcı bir hatıraya dönüştürüyor.

Yedigöller’in büyüleyici atmosferine eşlik eden efsaneler, bu doğa harikasını daha da anlamlı kılıyor. Bu efsanelerden birinde sürgün edilen yedi aşık çiftin ayrı ayrı göllere yerleşerek yaşadığı aşkların ve hazin hikayelerin izlerini taşıdığı anlatılıyor.

Bir diğer efsaneye göre Yedigöller bir zamanlar iyilik perilerinin yurduymuş. Bir gün Bolu Beyi’nin oğlu avlanırken beyaz bir güvercinin peşine düşmüş. Tam yayı gerip güvercini vuracağı sırada güvercin dünya güzeli bir kıza dönüşmüş. Kızın eşsiz güzelliği karşısında büyülenen genç yayı geren parmaklarını istemsizce gevşetmiş, ancak ok çoktan fırlamış ve peri kızının kalbine saplanmış. Bu trajik anın ardından gökyüzü kararmış, yağmurlar gözyaşına dönüşerek gökyüzünü hıçkırıklara boğmuş. Dağlardan çağlayan dereler susmuş, kaynayan pınarlar çekilmiş. Akan sular ve pınarlar peri kızının canı ve kanıymış, suyun melodisi ise onun iniltileriymiş. Ağlayan perilerin gözyaşları zamanla birikerek yedi göle dönüşmüş: İncegöl, Nazlıgöl, Sazlıgöl, Kurugöl, Deringöl, Seringöl ve Büyükgöl. Bu birbirinden güzel yedi göl, bana göre sadece göller değil, aynı zamanda yedi ayrı efsane. Gerçekten de “anlatılmaz, yaşanır”. Yedigöller’i anlamanın en iyi yolu, orayı bizzat görmek, doğasını hissetmek ve hikayelerine tanık olmaktır.

İncegöl

İncegöl’ün sol kenarından ilerlediğimizde, kısa bir yürüyüşün ardından Sazlıgöl’ün eşsiz manzarası bizi karşılıyor. İncegöl’e kıyasla biraz daha geniş bir alana yayılan bu göl adını çevresinde bulunan ve özellikle yüzeyinin büyük bir bölümünde yer alan sazlıklardan almış. Doğanın huzur dolu sesleri ve sazlıkların rüzgârla dans eden görüntüsü, burayı adeta bir tablo gibi benzersiz kılıyor.

Sazlıgöl

Sazlıgöl’ün büyüleyici manzarasını geride bırakarak, u dönüşü yapıp İncegöl’ün diğer kıyısı boyunca yürüyüşümüze devam ediyoruz. Gölün çevresindeki patikalar her adımda farklı bir güzelliği gözler önüne sererken, doğanın huzurlu sessizliği eşliğinde bu büyülü yolculuğun tadını çıkarıyoruz.

Nazlıgöl’ün zarif güzelliğini geride bırakarak Kurugöl’ün diğer tarafına doğru yürüyüşümüze devam ediyoruz. Her adımda doğanın farklı bir yüzünü keşfederken göl çevresindeki dingin atmosfer ve eşsiz manzaralar yolculuğumuza huzur katıyor.

Aşağıdaki şelaleye doğru inişe geçiyoruz ve bu eşsiz doğa harikasının yanında kısa bir fotoğraf molası veriyoruz. Şelalenin hemen üst kısmında yer alan çeşme “Dilek Çeşmesi” olarak anılıyor. Yedigöller’i temsilen yedi ayrı musluğundan akan serin sular buranın mistik havasını daha da güçlendiriyor ve ziyaretçilere unutulmaz bir anı sunuyor.

Deringöl’ün hemen yanında piknik ve kamp alanları bulunuyor. Burası Yedigöller’in en canlı ve hareketli bölgelerinden birisi. Yukarıda Nazlıgöl’den merdivenlerle ayrıldığımız yolun devamı da tam olarak bu alana ulaşıyor.

Piknik yapmak isteyenler için burada bolca masa ve alan mevcut. Ancak zeminde mangal yakmak kesinlikle yasak. Mangal yapmak isteyenler özel olarak ayrılmış mangal alanlarını veya ayaklı mangalları kullanmak zorunda. Kamp severler için ise çadır kurmak isteyenlere özel alanlar ve karavanlar için ayrılmış bölümler bulunuyor.

Ayrıca bölgedeki büfe ziyaretçilere çeşitli seçenekler sunuyor. Sıcak ve soğuk içeceklerden gözleme ve sucuk ekmeğe kadar birçok lezzeti burada bulabilirsiniz. Hediyelik eşya kısmı ise Yedigöller anılarınızı evinize taşımak isteyenler için ideal.

Piknik ve kamp alanının diğer tarafında Yedigöller’in en büyük gölü olan Büyük Göl’ü görüyoruz. Bu büyüleyici göl tepeden bakıldığında kalp şeklindeki görüntüsüyle dikkat çekiyor. Bu özelliği Yedigöller’e dair anlatılan aşk hikayeleriyle bütünleşerek göle ayrı bir anlam katıyor. Büyük Göl hem büyüklüğü hem de romantik havasıyla bölgenin en özel noktalarından birisi.

Seringöl ise Yedigöller’in Mengen yönünden gelen yolun en uç noktasında yer alıyor. Doğanın sakinliğiyle çevrelenmiş bu göl, ziyaretçilerine huzurlu bir atmosfer sunarak bölgenin en izole köşelerinden biri olma özelliğini taşıyor.

Seringöl’ün huzur veren manzarasını geride bırakarak Kapankaya Tepesi Seyir Terası’na doğru yürüyüşümüze devam ediyoruz. Yedigöller’in doğal güzelliklerini kuş bakışı izleyebileceğimiz bu noktaya ulaşmak yolculuğumuzu daha da anlamlı kılıyor.

   

Yol üzerinde bizi Kapankaya Tepesi Seyir Terası karşılıyor. Burada kısa bir mola verip Yedigöller’in muhteşem manzarasını tepeden izlemek kesinlikle tavsiye edilir. Kaptan Metehan Bey aracımızı yolun sağ tarafına park ediyor. Ardından sol taraftan başlayan merdivenlerden yaklaşık 5 dakikalık dik bir yürüyüşle terasa ulaşıyoruz. Zirveye vardığımızda Yedigöller’in eşsiz güzelliği tüm ihtişamıyla karşımıza çıkıyor ve bu manzara her şeye değiyor.

Bütün bu güzelliklere ev sahipliği yapan Yedigöller’de hafta sonunun getirdiği kalabalık insan selini görünce endişelerimi dile getirmeden edemiyorum. Yoğun ziyaretçi akını umarım bu eşsiz doğa harikasının zarar görmesine yol açmaz. Elbette herkesin bu güzellikleri görmesi, gezmesi ve yaşaması en doğal hakkı. Ancak bu alanların korunması ve gelecek nesillere aktarılması konusunda hepimizin bilinçli ve sorumlu davranması gerekiyor.

Doğaya duyulan saygının her zaman öncelikli olması dileğiyle, sağlıcakla kalın.

Cengiz PAMUK

Kasım 2024