30. YIL İÇİN ADIM ADIM, EL ELE

Fotoğraf Sanatı Kurumu Derneği (FSK) olarak bu aralar tatlı bir telaş içerisindeyiz. Çünkü derneğimiz Aralık ayında 30. yılını dolduruyor. Bu tatlı telaş ve heyecanla 30. yılımızı kutlamak üzere çeşitli etkinlikler düzenleyerek derneğimizin fotoğraf sanatına olan katkısını bir kez daha gözler önüne sermek istiyoruz. Bu özel kutlamalar kapsamında, her zaman olduğu gibi fotoğraf dünyasına farklı bir bakış açısı sunacak zengin bir içerik ile sanat severlerle buluşmayı planlıyoruz.

Etkinliklerimizin başında, fotoğrafın sanatsal, estetik ve kültürel boyutlarını derinlemesine inceleyen ve dernek üyelerimizin eserlerinin yer aldığı bir fotoğraf sergisine yer vereceğiz. Gücümüzü üyelerimizden aldığımızı ve bu güçle durmadan, adım adım ileriye doğru yürüdüğümüzü her defasında belirterek ve yine, yeniden el ele diyerek, geçmişten günümüze fotoğrafın evrimini ve günümüzdeki en yeni teknikleri yansıtan seçkin eserleri ziyaretçilerimize sunacağız.

Ayrıca, fotoğraf sanatına olan katkılarıyla tanınan fotoğraf sanatçılarına plaket töreni düzenleyecek ve böylece derneğimizin geçmiş 30 yılındaki başarılarını onurlandıracağız.

Etkinlik takvimi içerisinde aynı zamanda, fotoğrafın geleceğine dair önemli bir tartışma fırsatı da sunacağız: “Geçmişten Geleceğe Fotoğraf ve Yapay Zekâ” isimli panel, teknolojinin sanat üzerindeki etkilerini tartışmak amacıyla fotoğraf sanatçıları ve akademisyenlerin katılımıyla gerçekleşecektir. Bu panelde, fotoğraf sanatının geçmişten günümüze geçirdiği dönüşümün yanı sıra, yapay zekâ ve dijital teknolojilerin fotoğraf sanatını nasıl şekillendirdiği ve gelecekte nasıl bir yön alacağı ele alınacaktır.

Sergi fotoğraflarının yer aldığı gösteri, üye gösterileri, atölye tanıtım gösterileri, dans gösterileri ve müzik dinletileri eşliğinde keyifli anların yaşanacağı daha pek çok sürpriz ile son bulacak etkinliklerimiz, 28 Aralık 2024 ile 4 Ocak 2025 tarihleri arasında, Çankaya Belediyesi Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezinde gerçekleştirilecektir. Fotoğrafın sanatla buluştuğu bu önemli dönüm noktasına katkıda bulunmak ve fotoğrafın evrimini yakından takip etmek isteyen tüm sanat severler bu kapsamlı etkinliğe davetlidir.

Aralık 2024

Seda FELEKOĞLU

FSK Yönetim Kurulu Başkanı

GEZGİN KADRAJ: GÖYNÜK FOTOĞRAF UYGULAMA GEZİSİ

(Taraklı, Göynük ile Çubuk ve Sünnet Gölleri)

Fotoğraf Sanatı Kurumu Derneği ile Doğa ve Tarih Gezisinde

20 Ekim 2024 Pazar günü, Fotoğraf Sanatı Kurumu Derneği olarak düzenlediğimiz gezi, hem doğal güzellikleri hem de tarihi dokusu ile bilinen yerleri keşfetmek amacıyla gerçekleştirildi. Katılımcılarımızla birlikte, göz alıcı manzaralar eşliğinde keyifli anlar yaşadık ve fotoğraf sanatıyla ilgili becerilerimizi geliştirdik.

Sabahın İlk Işıklarıyla Yola Çıkış

Gezi, sabahın erken saatlerinde, kumrular sokakta buluşarak başlamış oldu. Katılımcılarımızın tamamlanması ile yola çıktık, gezimizin ilk durağı olan Nallıhan’ da o bölgeye özgü kahvaltımızı yaptık. Yolculuk boyunca, sonbaharın başlangıcıyla birlikte, karasal iklimin sunduğu sert hava koşulları ve metropol şehrin gürültü ve kalabalığından uzaklaşarak, doğanın renk cümbüşünü sergileyen ormanlık alanlar ve doğanın yeşile bürünen doğal haline doğru yol aldık.

TARAKLI

İlk durağımız Sakarya’nın tarihi ilçesi Taraklı oldu, Bağdat yolu üzerinde konumlanmış ve zengin kültürel mirasıyla dikkat çeken bir yerleşimdir. Osmanlı döneminin izlerini taşıyan Taraklı, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, bu sayede kendine özgü bir kimlik kazanmıştır.

Tarihî ve Kültürel Zenginlikler

Taraklı, mimarisiyle göz dolduran eski taş evleri, dar sokakları ve tarihi camileri ile ön plana çıkmaktadır. Adını şimşir tarak yapımından almış olup, ses ve çevre kirliliğinden uzak konumuyla İtalya merkezli Cittaslow (Sakin Şehir) ağına dahil olan sayılı ilçelerimizden birisidir. Özellikle 19. yüzyıldan kalma yapılar, yöre halkının yaşam tarzını ve geleneklerini yansıtan önemli örneklerdir. Taraklı Evleri, yerel taş ustaları tarafından inşa edilmiş ve bölgenin mimari özelliklerini sergilemektedir. Bu evlerin çoğu, restore edilerek turizme kazandırılmıştır. 

Taraklının meydanında durup, yerel halkla sohbet ettik yöresel ürünlerden oluşan ürünler aldık. Onların yaşam tarzları ve gelenekleri hakkında bilgi ve edindiğimiz izlenimler, gezimize ayrı bir derinlik kattı. Fotoğrafçılarımız, ilçenin geleneksel mimarisini ve yerel halkın günlük yaşamını ölümsüzleştirmek için fotoğraflar çekti.

Doğal Güzellikler

Taraklı, sadece tarihi yapılarıyla değil, aynı zamanda doğal güzellikleriyle de öne çıkmaktadır. Etrafındaki yemyeşil ormanlar ve dereler, yürüyüş ve doğa aktiviteleri için ideal alanlar sunmaktadır. Özellikle sonbahar aylarında, ağaçların yapraklarının renk değiştirmesiyle birlikte Taraklı, görsel bir şölen sunmaktadır.

GÖYNÜK

İkinci durağımız, doğal ve tarihi alanlarıyla bilinen Bolu Göynük’ tü. Bu güzide ilçede, doğanın sunduğu manzaralarla tarihî dokunun iç içe geçtiği eşsiz bir deneyim yaşadık.

Göynük’ e vardığımızda, tarihi atmosferi hemen hissettik. Osmanlı dönemine ait yapılar, taş evler ve dar sokaklar, bu bölgenin tarihini yansıtan etkileyici örneklerdi. İlk olarak, 18. yüzyıldan kalma tarihi Göynük Evleri’ni ziyaret ettik. Restorasyon çalışmalarıyla günümüze taşınan bu evler, mimari zarafetleriyle fotoğraflarımıza eşlik etti. İlçede yer alan bölgenin tarihi ve kültürel önemini yansıtan etkileyici bir yapı olan zafer kulesine çıkarak panoramik seyir yanı sıra ilçenin tepeden fotoğraflarını çekme fırsatı bulduk. Osmanlı döneminin izlerini taşıyan bu kule, hem mimari özelliği hem de bulunduğu konumla ziyaretçilerine büyüleyici manzaralar sunmaktadır.

Orman ve Göl Manzaraları

Tarihi keşiflerimizin ardından, üçüncü durağımız doğanın büyüleyici güzelliklerini keşfetmek için çubuk gölü kenarına yöneldik. Göynük’teki çubuk göleti, etrafındaki yeşil alanlar ve ağaçlar arasında huzur dolu bir ortam sunmaktadır. Hava şartlarının elverdiği ölçüde gölün çevresindeki yürüyüş yollarında dolaşarak, fotoğraflar çektik, her köşede farklı bir manzarayla karşılaştık.

Gezimizin son durağı olarak Sünnet Gölü’ne ulaştık. Akşamüstü, gölün huzur veren manzarası ve gün batımının oluşturduğu atmosferde ışığın ve hava şartlarının elverdiği ölçüde fotoğraflar çekmeye çalıştık, günün yorgunluğunu atmak ve doğanın güzelliklerini bir kez daha keşfetmek için mükemmel bir fırsatı kısa süreliğine de olsa görmüş olduk.

Sünnet Gölü’ndeki bu unutulmaz akşam, hem doğanın güzelliklerini keşfetmek hem de arkadaşlık bağlarını güçlendirmek için harika bir son noktasıydı. Fotoğraf gezimizin en güzel anılarından biri olarak aklımızda kalacak olan bu deneyim, bizi doğanın ve sanatın bir araya geldiği eşsiz bir yolculuğa davet etti.

Sonuç olarak, 20 Ekim Pazar günü gerçekleştirdiğimiz gezi, sadece fotoğraf çekmekle kalmayıp, doğayla ve tarih ile iç içe geçirdiğimiz bir deneyim oldu. Katılımcılarımız, hem sanat hem de arkadaşlık bağları kurarak, dolu dolu bir gün geçirdi. Bu tür etkinliklerin devamının geleceğini umuyoruz; çünkü fotoğraf sanatı, doğayı ve insanları bir araya getirmenin en güzel yollarından biridir.

   

Murat BERKYÜREK

20 Ekim 2024

BİR BİLENLE GEZİYORUZ: ANITKABİR VE BARIŞ ORMANI

Tandoğan meydanından Anıtkabir’e girdiğinizde, yolun iki tarafında yayılmış çok çeşitli, ağaçların bulunduğu bir orman karşılıyor sizi. Birden başka bir dünyaya girmiş gibi oluyorsunuz. Yemyeşil bir orman, ağaçlar, kuşlar … sonra, biraz yürüyüşten sonra birden bir ses kendinize getiriyor; “Çimlere basmak yasak!”

Fotoğraf: Cengiz PAMUK

Ankara’ nın göbeğindeki bu ormanın adı Barış Ormanı. 24 ülkenin toplam 2595 ağaç verdiği, ülkemizin 4 ayrı şehrinden, İstanbul, Ankara, Samsun, İzmir’ den ağaçların getirilip dikildiği bir orman.  750 dönümlük Anıtkabir alanının 630 dönümü bu ormana ait, sadece 120 dönümü anıt mezara ayrılmıştır.  Bu orman için en fazla ağaç 501 adetle ABD’ den geldi, en çok ağaç çeşidi 28 türle Yugoslavya’ dan geldi.

Bir bilen Vedat Oygür’ le Anıtkabir’ i ziyaret ediyoruz. Yolun ilerisinde göreceğimiz simgelerin ne ifade ettiğini anlatıyor. Ben de sizi birinci dünya savaşı yıllarındaki ortama götüreyim. O zamanları hatırladığınızda simgelerin anlamını, onları oraya konulmasındaki düşünceyi daha iyi anlıyorsunuz.

Semiha Ayverdi yaşadığı o yılları şöyle anlatıyor. “Gün geçmiyordu ki bir dostun bir akrabanın bir komşunun genç evlatlarının şehadet haberi gelmesindi. Canlar gidiyor mallar gidiyor yerler yurtlar birbirini ardına kayboluyordu.”“Halka vesika ile dağıtılan ekmek, kırmızımtırak bir balçıktı. Öğütülmüş mısır koçanı ile süpürge tohumunun bol miktarda karıştırıldığı bu hamurun adına mısır ekmeği deniyordu ve bir okkasının resmi fiyatı 50 para el altından alınan fiyatı ise 25 kuruştu. Bu çamurdan biraz daha fazla tedarik edebilmek için herkes o 25 kuruşu vermeye razıydı.”

Şimdi yolumuza devam edelim. Vedat Hoca Anıtkabir’in tarihi konusunda bilgi vermeye başladı:

“Atatürk’ ün naaşı 21 Kasım günü Etnografya Müzesinde hazırlanan katafalka yerleştiriliyor, katafalk Etnografyanın iç avlusunda mimar Bruno Taut tarafından hazırlanıyor. Ondan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi bir anıt mezar yapalım diye hemen toplantı yapıyor. Atatürk sağlığında yakınlarına “Ben sessiz sakin bir yerde, bir ağaç altında basit bir mezarda gömülmek istiyorum” diyor. Fakat Ata için ve o dönemin önemini anlatmak    için bir anıt mezar gerekiyor. Meclis 15 milletvekilinden oluşan bir komisyon kuruyor, komisyona Milli Savunma, İç İşleri, Milli Eğitim ve Bayındırlık bakanlarının müsteşar ve genel müdürleri de çağırılıyor. Komisyon ilk toplantıyı 6 Aralık günü yapıyor. Komisyon, bu konuda teknik bilgileri olmadığı için bilim adamları ve teknik uzmanları da çağırıyorlar.  Bunun üzerine Ankara imar planını hazırlayan Profesör Hermann Jansen, Bakanlıklar Mahallesi’ ni ve Güven Parkı yapan Profesör  Clemens Holzmeister,  Mimar Bruno Taut,  heykeltraş Rudolf Belling çağırılıyor. Komisyonda anıt mezarın nereye yapılması gerektiği konuşuluyor.  Bir çok öneriler çıkıyor, Çankaya köşkünün olduğu tepeye, Kaleye,  Kızıl tepeye yapalım önerileri oluyor. Trabzon Milletvekili Mimar Mithat Aydın karşı çıkıyor “Bunların hiçbiri Ankara’ nın her yerinden görülmez” diyor. Mithat Bey Ankara’ da araştırma yapıyor ve bugünkü yeri, o zamanki adı RASAT Tepeyi öneriyor. 7 Ocak 1939 günü hemen kamulaştırmaya başlanıyor, 550.000 metrekare kamulaştırma planlanıyor. Fakat İkinci Dünya Savaşı nedeniyle proje duruyor, daha sonra kamulaştırma 7 Temmuz günü tamamlanıyor, 287 dönüm kamulaştırılmış oluyor. Anıtmezar Projesi 1941 yılında başlıyor, 1 Mart 1941 günü proje yarışması açılıyor, 2 Mart 1942 günü yarışma tamamlanıyor.  Bunların içinden 3 eser seçiliyor. Eserlerin üçü de aynı değerde bulunuyor. Bu eserlerden birisi Güzel Sanatlar akademisinden Profesör Rudolf Belling ile Doçent Oğuz Arda’ nın projesi, birisi Alman Profesör Johannes Kruger’ in projesi, diğeri de İtalyan Profesör Arnaldo Foschini’nin projesi .  Genel Kurmay ve Hükumet temsilcileri Atanın anıt mezarının yabancı bir mimara yaptırılmasını uygun bulmuyorlar. Hükümet 7 Mayıs 1942 günü Oğuz Arda’ nın projesini kabul ediyor. Sonuç bir ay sonra 9 Haziran günü açıklanıyor.  Komisyon, bir buçuk sene sonra 28 Ekim 1943 günü projenin sahibinden bazı düzeltmeler yapılmasını talep ediyor. 18 Kasım günü uygulama projesi onaylanıyor.  İnşaat bir sene sonra 28 Ekim 1944’ te başlıyor. Tepenin üzerindeki toprak kaldırılıyor, toprağın altından iki tane Frig soylusuna ait mezar çıkıyor.  Onun üzerine inşat durduruluyor ve Dil Tarih Arkeoloji bölümünden uzmanlara haber veriliyor. 1 Temmuz 1945′ de arkeoloji kurtarma kazıları yapılıyor. Ondan sonra İnşaat yeniden başlıyor ve 15 yıl süren Anıtkabir projesi 1953 yılında bitiyor. Atatürk’ ün naaşı, 10 Kasım 1953 günü Etnoğrafya’ dan Anıtkabir’ e törenle naklediliyor.”

Fotoğraf: Cengiz PAMUK

Anıtkabir merdivenlerinin başındayız. Vedat Hoca açıklamalarına devam ediyor:

“Arkadaşlar Anıtkabir yapısı buradan başlıyor. İleride bayrak direği gözüküyor, oraya doğru Giden yol Aslanlı Yol. Aslanlı Yolun 4 köşesinde kule var. Gördüğünüz bu merdivenlerin bir anlamı var. Karşımızda gördüğünüz merdiven 26 basamaklıdır. Başkomutanlık meydan savaşını anlatır.

Yolun sonunda, şimdi tören alanı denilen yerin adı Zafer alanıdır. Buradaki isimler hep milli mücadele ile ilgilidir. Zafer alanı ve Aslanlı Yolun dört köşesinde kuleler vardır. Bunların her biri milli mücadele adımıdır. Ona göre sırayla adlandırılmıştır. Kulelerin üzerinde mızrak uçları vardır. Bu eski bir Türk geleneğidir, Türkler çadırlarının ortasına mızrak takarlardı. Bunların adı temrendir. Mızrak ucu manasındadır. Orta Asya’ dan gelen bütün Türklerin mızrak uçları bu şekildedir. Türklerde bu mızrak uçları aynı zamanda çadırı toplayıp tutar.”

Anıtkabir’de İstiklal Kulesi, Hürriyet Kulesi, Zafer Kulesi, Mehmetçik Kulesi, Müdafaa-i Hukuk Kulesi, Misak-ı Milli Kulesi, 23 Nisan Kulesi, Cumhuriyet Kulesi, Barış Kulesi ve İnkılap Kulesi olmak üzere toplamda 10 adet kule yer alıyor.

Bu açıklamalardan sonra yürüyüşümüze devam ettik. Karşımızda aslanlı yol var. Aslanlı yol 260 metredir.  Yolun İki tarafında 12’ şer aslan var. Bunlar tarihteki 24 Oğuz boyunu anlatır.

Vedat Hocamızın anlatımı eşliğinde kuleleri gezmeye başlıyoruz.

İstiklal Kulesi: Bu kule Aslanlı Yol girişinde hemen sağ tarafta karşımıza çıkıyor. Kulenin iç duvarındaki kabartmalarda kaya üzerinde bir kartal ve kılıç tutan bir genç bulunuyor. Kartal güç ve bağımsızlığın sembolü iken, kılıç tutan genç erkek figürü ise Türk milletinin gücü ve kudretini temsil eder.  Kulenin içindeki Top arabası Dolmabahçe’ den Sarayburnu iskelesine cenazeyi çeken top arabasıdır.

Kulenin önünde üç kadın heykel grubu var.

Bu üç kadın Türkiye kadınlarını temsil ediyor. Yerel kıyafet giymişler. Ellerinde tuttukları vatan toprağından çıkan başak grubudur. Bu heykelleri Hüseyin Özkan yapmıştır. Elinde tas olan kadın Tanrıdan rahmet diliyor, bu bir Türk geleneğidir. Diğer kadınlar üzgün görünüyor.

Hürriyet Kulesi Aslanlı yolun sol tarafındaki kuledir. Önünde erkeklerden oluşan üçlü heykel grubu vardır. Bu heykelleri de Hüseyin Özkan yapmıştır. Heykeller Türk aydını, askerini, çiftçiyi anlatmaktadır.

Kulenin içindeki kabartmalar Zühtü Mürüdoğlu tarafından yapılmıştır.  Bu kabartmalarda özgürlük anlatılıyor, bunu melekle simgelemiş. Melek elinde kâğıt tutuyor, özgürlük bildirgesi, at başı da Türklerde özgürlüğün simgesidir.  İçeride sergilenen tekne de Atatürk’ün Çubuk barajında gezdiği teknedir.

Fotoğraf: Cengiz PAMUK

Müdafai Hukuk Kulesi

Aslanlı yolun sonunda solda bulunan kuledir. Burası hakların savunulması “Müdafai hukuk” kulesidir. Kabartmada ağaç figürü ve millet var, millet elinde kılıç tutan erkek olarak tasvir edilmiş. Ağaç meşedir, Cumhuriyeti, zaferi simgeler. Cumhuriyet ağacı yükseliyor,  millet kılıcıyla Cumhuriyeti savunuyor, elini de kaldırmış, yaklaşmakta olan düşmanlara “durun gelmeyin” diyor.  Kulenin yapımında kullanılan sarı taşların hepsi Çankırı travertenidir. Eserler bunların üzerine işlenmiştir. Bu kabartmayı Nusret Suna yapmıştır.

Mehmetcik Kulesi

Bu kule için Zühtü Mürüdoğlu’ nun yaptığı kabartmada, Türk askerinin evinden ayrılışı anlatılır. Kompozisyonda, elini asker oğlunun omuzuna atmış onu vatan için savaşa gönderen, gururlu, hüzünlü anneyi tasvir eder.

 Zafer Alanı

Şimdi Zafer alanının tam önündeyiz. Alan 10900 metre kare, toplam 15000 kişi alıyor. Bu alana törenler için bir çok defa gelmişimdir. Şimdi görüyorum ki bu alanın ve bu sembollerin manasını bildiğinizde   geldiğiniz alan Zafer alanı oluyor yoksa Tören alanına gelmiş oluyorsunuz.

Zafer Kulesi

Zafer kulesi meydanın sağ tarafında bulunmaktadır.

Bu kule tarih boyunca kazandığımız zaferleri temsil etmektedir. Kulenin duvarlarının iç yüzüne, kazandığımız bazı zaferlerin tarihleri ve Atatürk’ün birkaç özlü sözü yazılmıştır. Zafer kulesi içinde Atatürk’ün   Lincoln marka arabası var.

Fotoğraflar: Cengiz PAMUK, İlter AKINOĞLU

Barış kulesi

Atatürk’ün “yurtta barış, dünyada barış” sözüne ithafen yapılmış olan bu kule zafer kulesinin tam karşısındadır. Zafer kulesi ve Barış kulesi arasında İsmet İnönü’nün kabri bulunmaktadır.

Ulusal Egemenlik kulesi

Kulenin iç duvarında 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışını temsil eden bir kabartma yer almaktadır. Bu kabartmada, ayakta duran kadının tuttuğu kâğıdın üzerinde 23 nisan 1920 yazılıdır. Kadının diğer elinde Millet Meclisimizin açılışını simgeleyen bir anahtar bulunmaktadır. Hakkı Atamun’ un kabartmasında Kadın  ulusal egemenliği temsil ediyor. Anahtar da Meclisin anahtarı oluyor.

Sakarya Meydan Muharebesi konulu kabartma

Sakarya kabartmaları Anıtkabir Merdivenin sağ tarafında bulunmaktadır.

İlhan Koman’ın eseridir. Savaşın aşamalarını anlatır. Düşman Anadolu’yu işgal ediyor, halk evlerini bırakıp yollara düşmüştür. Erkek geriye dönmüş, düşmana bir gün gelip öcümüzü alacağız diyor. Diğer bölüm savaşa hazırlığı anlatmaktadır. Bu hazırlığın ve savaşın ne kadar zor koşullarda olduğunu gösteriyor. Kağnı çamura batmış, çıkarmaya çalışıyorlar, kadınlar da yardım ediyorlar. Diğer kabartma savaşın başlangıcını anlatıyor. Kadının elinde kılıç var. Yukarıdan gelen de zafer meleğidir.

Başkomutanlık Meydan Muharebesi konulu kabartma

Mozoleye çıkan merdivenlerin sol tarafında bulunan kabartmalardır. Başkomutanlık meydan savaşını anlatıyor. Zühdü Mürüdoğlu tarafından yapılmıştır. Anadolu halkı savaşa giden oğlunu yolcu ediyor, yandaki kabartmada Atatürk “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’ dir” emrini veriyor.  Diğer figür Türk ordusunun taaruzunu sembolize etmektedir. Yanındaki figürde ise   Zafer Meleği vardır.

Fotoğraf: İlter AKINOĞLU

Anıtkabir ve Mozole

Ön cephede 8 sütun, yan cephede 14 sütun vardır. Sağda onuncu yıl marşı, diğer tarafta gençliğe sesleniş var. İçeriye şeref holü deniyor. Şeref holü tamamen mermerdir. Taban Adana  ve Hatay  mermeri, yan duvarlar Afyon ve Bilecik mermerlerinden yapılmıştır. Tören meydanından sütunlu mozoleye toplam 42 adet basamaklı merdivene tırmanarak ulaşılmaktadır. 42 basamak bize Atatürk’ün cumhuriyeti ilan ettiğindeki yaşı olan 42 sayısını göstermektedir. Anıtkabir’in dış cephe duvarlarında Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ve Onuncu Yıl Nutku bulunmaktadır.

Ortada lahit vardır, Lahit Osmaniye kızıl mermerinden yapılmıştır, tek parçadır, 40 ton ağırlığındadır. Mezar odası alttadır. Tavan altın işlemelidir. 28 Ekim 1938 tarihli Atatürk’ün orduya son mesajını burada görebilirsiniz. Solda da Türk ulusuna taziye mesajı vardır.

Fotoğraflar: Cengiz PAMUK

Misakı Milli kulesi (Ulusal Ant kulesi)

Vatanın birliği beraberliği için ant içiyorlar. Nusret Kuman’ın kabartması var. Buradan Atatürk’ün şahsi eşyalarının bulunduğu müzeye geçtik. Müzede Atatürk’ün şahsi eşyaları, Çanakkale savaşının canlandırılması, kurtuluş savaşını anlatan tablolar ve kurtuluş savaşının kahraman komutanlarının tabloları vardır.

Bu alandan çıkıştığımızda karşımıza bayrak direği geliyor.

Fotoğraflar: İlter AKINOĞLU ve Cengiz PAMUK

Bayrak Direği

Vedat Hoca bayrak direğini gösteriyor “Bu bayrak direği 33,5 metre uzunluğunda, ilk hali Amerika’da yaşayan Türk vatandaşı Nazmi Cemal tarafından hediye edildi, tek parça olarak gelmişti. Alttaki kabartma Türkün savunma gücünü, zaferi ve barışı anlatıyor.”

Bayrak direğine bakıyorum; üzerinde ay yıldızlı Bayrak dalgalanıyor.

Bir an geçmişe gidiyorum; at kişnemeleri, top sesleri, derken gür bir ses duyuluyor “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri “

Sonra geçmişle gelecek sanki birbirine karışıyor. Mehmet Akif mi o şiir okuyan?

“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;”

Sesler çoğalıyor, çoğalıyor önce Anıtkabir meydanı bu sesle doluyor; sonra bütün Türkiye’yi sarıyor . Şimdi Herkes Birlikte söylüyor

“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;”

Fotoğraf: İlter AKINOĞLU

İlter AKINOĞLU

Haziran 2024

YENİ BİR SEZONA DAHA MERHABA

Değerli üyelerimiz, sevgili fotoğrafseverler,

Bildiğiniz gibi Fotoğraf Sanatı Kurumu 1994 yılında kuruldu ve bu yıl derneğimizin 30. yılı. Bu mutluluğu ve gururu bir arada yaşıyoruz.  Geçen sezon olduğu gibi bu sezon da bu haklı gurura yakışır işlere imza atacağımıza dair inancımız sonsuz ve bunu da kuruluşumuzdan bugüne sizlerin desteği ile yaptığımızın bilinceyiz. Bu bilinç ile Aralık ayında derneğimizin 30. yılına yaraşır organizasyonlarının olacağı müjdesini de şimdiden vermek isteriz.

Bir önceki sezonu fotoğraf gösterileri, söyleşiler, sergiler ve gezilerle sona erdirmiştik. Dolu dolu bir etkinlik sezonunun ardından herkese iyi geldiğini düşündüğümüz tatillerimizin de bitmesiyle yine sizler için fotoğraf dolu, sanat dolu birbirinden değerli işler yapmak üzere çalışmalarımıza başladık.  Birçok konuda sizlerin de görüşleri bizim için çok değerli. Yönetim Kurulu olarak, sizlerden gelecek istek ve önerilere de sonuna kadar açık olduğumuzu söylemek  ve her türlü öneri ya da eleştiriyi değerlendireceğimizi söylemek isteriz.

Geçtiğimiz Kasım ayında kaybettiğimiz çok değerli Hocamız Sayın Tansu Gürpınar’ ı, derneğimize olan sonsuz katkıları ve bizlere bıraktığı kıymetli anıları sebebiyle yaptığımız çoğu etkinlikte anmayı kendisine bir borç bildiğimizden, bu sezonun açılışını da onun adıyla taçlandırmak ve kendisini bir kez daha rahmetle anmak istedik. Bu vesileyle; 5 Ekim 2024 Cumartesi günü, Tansu Hocamızın “Ağaçlar ve Ormanlar”  isimli fotoğraf sergi açılışını gerçekleştireceğiz ve bu fotoğraflardan oluşan fotoğraf gösterisini izleyeceğiz. Yine Tansu Hocamızı anmak adına Sayın Yunus Topal ve çalışma ekibinin hazırladığı “Tansu Gürpınar İzler Hikayeler” isimli belgesel gösterimine tanıklık edip kendisini yad edeceğiz. Yoğun bir program ile keyifli sohbetler eşliğinde gerçekleştireceğimiz sezon açılışımıza tüm üyelerimizi ve fotoğrafsever dostlarımızı bekleriz.

Peki yeni sezonda neler yapacağız? Biraz bunlardan bahsedelim.

Temel fotoğraf bilgisi seminerlerimiz ve atölye eğitimlerimiz yine birbirinden değerli Hocalarımızın değerli bilgileriyle sizlerle buluşmaya devam edecek. Çağımız teknolojisini yakından takip eden bir dernek olarak yeni atölye başlangıçlarına kapı aralayacağımızı ve fotoğrafta ilerlemenin en büyük itici gücünün proje bazlı çalışma olduğu inancı ile yepyeni projeler içinde yer alacağımızı da sizlerle paylaşmak isteriz.

Son iki sezon boyunca her ay düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz  “Ankara Kültür Rotaları – Bir Bilenle Geziyoruz” etkinliği,  Sayın Ali Vedat OYGÜR Hocamızın önderliğinde bu sezon da  kaldığı yerden şehrimizin izini sürecek. Ücretsiz olarak gerçekleştirdiğimiz bu etkinliğimiz üye olan ve olmayan tüm fotoğrafsever dostlarımıza açık olduğu gibi, etkinliğimize mobil telefon ile de katılım sağlayabilirsiniz. Ankara’yı daha iyi tanımak, tarihine ve kültürüne yakından tanık olmak ve birbirinden güzel dostluklara imza atmak isteyen herkesi bu güzel etkinliğe bekleriz.

Yine geleneksel hale gelmiş olan bir diğer etkinliğimiz de, Ayın Fotoğrafı Etkinliği (AFE). Her ay konusu belirlenmiş fotoğraf seçkileri yapılacak olup bu konularda bilgili ve deneyimli Hocalarımızın fotoğraf okumaları ve kıymetli değerlendirmeleri, fotoğraf yolculuğumuzda yolumuza ışık olmaya devam edecek.

Aylık takvimimizde düzenli olarak yer alan “Üyelerden Fotoğraf Gösterileri”, siz değerli üyelerimizden gelecek sunumlarla izleyenlerin hayal dünyalarını süsleyerek bakış açılarına yeniden yön verecek.

Farklı konu ve alanlarda fotoğraf gösterileri ve söyleşiler gerçekleştireceğimiz çok kıymetli konuklar ağırlayacağımız gibi, sosyal  sorumluluk  anlayışı ile her yıl olduğu gibi bu yıl da diğer sivil toplum kuruluşları ile paydaş olacağımız, ses getirecek işlere imza atacağız.

“Gezi planınız yok mu?” dediğinizi duyar gibiyim. Elbette yeni sezonda da günü birlik fotoğraf uygulama gezileri yapacağız. “Hayal.Et, Keşfet, Seyahat Et!” mottosuyla, Ankara’ ya yakın mesafelere rota oluşturacağımız gezilerimiz için sizlerden de yer önerisi almak bizleri mutlu  edecektir. Gezi sorumlumuz Sayın Cengiz PAMUK’ a  bizleri her ay  farklı yerlere götürdüğü ve  özverili çalışmaları için çok teşekkür ederiz.

Kuruluşumuzdan bu yana uzun bir zaman geçti ve bizler bu uzun zaman diliminde bir çok yol arkadaşı edindik. Bu yolda yanımızda yürüyen ve  her türlü desteği bizler için sağlayan başta  sevgili Hocamız Sayın Sami TÜRKAY’ a, derneğimizin bel kemiği ve  olmazsa olmaz emekçimiz  sevgili Hülya KUTLU’ ya,  sevgili Hocalarımıza, yönetim kurulu  arkadaşlarımıza  ve tüm üyelerimize  derneğimiz adına çok teşekkür ederiz.

Bu sezonda da hep birlikte ve el ele daha pek çok etkinliğe ev sahipliği yapacağımızın sözünü vererek sizlerin de desteğiyle fotoğraf sanatını daha iyi yerlere taşıyacağımızı bilmenizi ve  tüm çalışmalarımızda yanımızda yer almanızdan duyacağımız mutluluğu da  bir kez daha belirtmek isteriz. “Fotoğrafta Bir Adım Daha İleri” mantığının ışığında ve “FSK Her Yerde” sloganı ile derneğimizin 2024- 2025 Kültür ve Sanat Etkinlikleri sezonu tüm üyelerimiz ve fotoğrafseverler için hayırlı olsun.

Ekim 2024

Seda FELEKOĞLU

FSK Yönetim Kurulu Başkanı

GEZGİN KADRAJ: DÜZCE ve ŞELALER GEZİSİ

Fotoğraf: Topuk Yaylası – Cengiz PAMUK

Bir sezonun daha sonuna yaklaştığımız bu günlerde 2024 yılı Mayıs ayında bir türlü bitmek bilmeyen bahar yağmurları eşliğinde muhteşem doğası ile öne çıkan ve aslında Ankara’ ya çok da uzak olmayan bir bölgeye Düzce ili sınırlarına doğru gerçekleştirdiğimiz bir doğa gezisi ile sezon finalini yaptık diyebiliriz.

Fotoğraf: Cengiz PAMUK

Gezimizin ilk durağı; Fenerbahçe Spor Kulübünün antrenman tesislerinin de yer aldığı TOPUK YAYLASI oldu. Eski İstanbul yolunun sağ tarafından ormanların içerisine doğru giderken, orman köylerinden geçen ve yaylaya kadar uzanan bu muhteşem yol hemen yola döner dönmez hepimizi kendine hayran bırakmaya başladı. Bütün orman çoğumuzun ilk defa gördüğü mor ve pembe renkli çok gösterişli çiçeklerle kaplı idi. Topuk Yaylası tesisleri ve gölün etrafı da bu endemik çiçeklerle bezenmişti. Herkes çiçeklerin ne olduğunu merak edip, hemen telefonlarında araştırmaya başladı.

Fotoğraflar: Sevgi KÖYLÜ HALİLOĞLU

Bu gösterişli çiçeklerin ortak adı, fundagiller (Ericaceae) familyasından 800 farklı türü bulunan Rhododendron cinsinden Orman Gülü imiş. Hatta mor çiçekli Orman Gülleri zehirli bir bitki olup, Deli Bal olarak bilinen zehirli balın üretiminde kullanılıyormuş.

Bu güzel çiçekleri bol bol fotoğrafladıktan sonra, zor da olsa çiçekleri geride bırakarak, ikinci durağımız olan SAMANDERE ŞELALESİ’ ne doğru yola koyulduk. Yine muhteşem manzaralar eşliğinde şelalenin içinde bulunduğu tabiat parkına ulaştık. Şelalenin suları, ağaçların arasından gürül gürül akarken kayaları yararak oluşturduğu doğal bir mağaradan geçip “Cadı Kazanı” olarak bilinen ve gerçekten insanı ürküten bir şekilde cadı kazanı ismini de hak ederek dökülüyordu. Bu Cadı Kazanına ulaşmak için bir miktar merdiven inmemiz de gerekti tabi. Tripodlarımızı kurup, uzun pozlamalarımızı yaptıktan sonra bir sonraki durak için Samandere’ ye de veda ettik.

Gezimizin üçüncü durağı yine bir şelale ve tabiat parkı olan AYDINPINAR ŞELALELERİ TABİAT PARKI oldu. Bu parkın içerisinde iki adet şelale olduğunu öğrendik. Ayrıca parkta yer alan ve belediye tarafından işletilen Hobbit köylerine benzeyen konaklama çadırları da çok hoşumuza gitti. Etraf yemyeşil çayırlarda piknik yapan insanlarla dolu idi.  Piknikçilerin arasından geçip ormanın içlerine doğru yürüyerek şelaleye ulaştık ve burda da uzun pozlama çalışmalarımızı yaptıktan sonra Aydınpınar’ ı da belleğimize alarak ayrıldık.

Fotoğraf: Sevgi KÖYLÜ HALİLOĞLU – Güzeldere Şelalesi

Artık yavaş yavaş acıkmaya da başlamıştık. Son şelale durağımız olan GÜZELDERE ŞELALESİ TABİAT PARKI içerisindeki restoranda yemeklerimizi yedikten sonra, topladığımız enerjiyi şelaleye ulaşmak için harcayacağımızı bilmiyorduk tabi ki. Bıçkı Deresi üzerinde yer alan ve 130 metre yüksekten dökülen bu devasa şelaleye ulaşabilmek için bir hayli fazlaca merdivenden aşağıya inmek ve sonra onu tekrar çıkmak zorunda kaldık ama çektiğimiz fotoğraflar ve şelalenin güzelliği bütün bu zahmete değdi doğrusu.

Fotoğraf: Sevgi KÖYLÜ HALİLOĞLU – Efteni Gölü

Artık gezimizin sonuna gelmiştik ve Ankara’ ya dönüş yoluna doğru yola çıkarken yolumuzun üzerinde yer alan ve gezimizin son durağı olan; 2005 yılında su kuşlarını korumak amacı ile doğal koruma alanı ilan edilen EFTENİ GÖLÜ YABAN HAYATI GELİŞTİRME SAHASI’ na ulaştık. Bu göl, üzerindeki nilüfer çiçekleri ve cam gibi yansımaları ile bütün fotoğrafçıları büyüledi adeta.

Bu güzel günü yansımalı, nilüferli muhteşem bir gölde tamamlayarak fotoğraf makinalarımızda özel kareler ve belleğimizde keyifli anılar ile Ankara’ ya dönüş yoluna çıktık. Bir sonraki FSK gezisinde tekrar karşılaşmak temennisi ile ayrılarak, bu geziyi düzenleyen FSK Yönetimine ve gezimize katılan tüm dostlara teşekkürü bir borç biliyorum.

   

Sevgi KÖYLÜ HALİLOĞLU

28 Mayıs 2024

GEZGİN KADRAJ: KASTAMONU PINARBAŞI GEZİSİ

Fotoğraf: Cengiz PAMUK

Doğasından, güzelliğinden, şelale ve kanyonlarından, kendine özgü lezzetlerinden kendinizi alamayacağınız Karadeniz’in incisi Kastamonu’da; Pınarbaşı, Ilıca Şelalesi, Horma Kanyonu, Çatak Kanyonlarına planladığımız yolculuğumuz saat: 07.00’ de Kumrular Caddesi girişinden başladı.  Ara duraklardan katılımcılarımızı aldıktan sonra TEM Otoyolundan devam edip, Gerede-Eskipazar-Safranbolu-Eflani-Pınarbaşı üzerinden, toplamda 325 km ve 4 saat 20 dakika süren yolculuğumuz sonrasında Azdavay’ da bize Rehberlik eden İlker PINAR ile buluştuk.

Fotoğraf: Gülten YILDIZ

Pınarbaşı’ nda bize ikram edilen çaylardan sonra; Pınarbaşı Karafasıl Köyü’nü panoramik olarak  fotoğrafladık. Devamında, Azdavay İlçesi yakınlarında bulunan Çatak Kanyonu’ndaki seyir terasını ziyaret ederek fotoğraf çekimine devam ettik. “25 ton metal ve 10 ton camdan yapılmış bu büyük teras yapı sayesinde; altımızdan akan Devrekani Çayı’ nı ve muhteşem güzellikteki kanyonu, 800 m yükseklikten doyasıya izleyip fotoğraf çekimini gerçekleştirdik. Satış reyonundan  isteyen arkadaşlar alışveriş yaptılar.

Bir sonraki durağımız tekrar Pınarbaşı idi.  Burada Pınarbaşı Belediyesinin işletmesini yaptığı lokantada öğle yemeğimizi yedik. Ardından kısa bir otobüs yolculuğu sonrası Horma Kanyonu’na vardık.

Fotoğraflar: Cengiz PAMUK

Horma Kanyonu’nun başlangıç noktasından itibaren düzenlenmiş olan ahşap platform boyunca yürüyerek, üstümüzde farklı dokusuyla kanyon duvarlarını ve buraları kaplayan zengin bitki örtüsünü, altımızda girdaplar, şelaleler, havuzlar ve cadı kazanları oluşturarak coşkuyla akan Zarı Deresi’ni seyrederek fotoğrafladık. Yol kimi zaman düz iken, bazen yokuş, bazen de merdiven basamaklarını tırmanarak, kanyon içinde bir duvardan öbür duvara köprüler üzerinden devam ediyordu. Ahşap yolda ilerlerken, bazen kanyonun tepesi ve gökyüzü görünmezken bazen de bir kayanın altından eğilerek geçmek zorunda kaldığımız bu 3km uzunluğunda ve tabandan 100-150m yukarıda askıya alınmış ahşap platformda eşsiz manzaralar eşliğinde yürüyerek Ilıca Şelalesi’ne vardık. Ilıca Şelalesi’ni yukarıda hazırlanmış bir terastan, isteyen fotoğraf gönüllüsü arkadaşlar şelaleye daha yakından ve karşı platforma geçerek fotoğrafladılar.

Fotoğraf: Cengiz PAMUK

21 Nisan günü programımız kapsamındaki fotoğraflayacağımız yerlerin fotoğraflarını çektikten sonra; ahşap yoldan devam ederek Ilıca Köyü’ne kadar yürüyüşümüze devam edip, çay-kahve molası sonrası Ilıca Köyü’nün girişinde bizi bekleyen aracımızla, saat 18 ’de Ankara’ya dönüş için hareket ettik.

Dönüşte aynı rotayı izleyerek; Safranbolu’da kısa süreli bir mola ve lokum alışverişi sonrası; Karabük-Eskipazar-Gerede üzerinden yolumuza devam edip planladığımız saatte Ankara’ya vardık.

“Bu yorucu ama güzel günün ardından FSK ile birlikte unutulmaz anılar, yeni dostlar ve arşivimize muhteşem fotoğraflar eklemiş olmanın verdiği mutluluk ve coşkuyla vedalaşarak ayrıldık.”

Fotoğraf gönüllüsü dostlarımızı aldığımız noktalarda indirdikten sonra gönül rahatlığıyla bir fotoğraf gezimizi daha bitirmenin huzuru ile bir başka fotoğraf gezisinde görüşmek dileğiyle ayrıldık.

Kadrajınız açık ışığınız bol olsun.

   

Gülten YILDIZ

21 Nisan 2024

SOKAK SENİ ÇAĞIRIYOR: YAHUDİ MAHALLESİ

“Sokak Seni Çağırıyor!” mottosu ile yola çıkıp ilkini gerçekleştirdiğimiz etkinlikte, FSK’ nın 28 yıllık tecrübesini de arkamıza alarak, Ankara’nın sokaklarında yürüyüp fotoğraf çekmenin keyfini hep birlikte yaşadık. Öğlen saatlerinde Gençlik Parkının karşısında Melike Hatun Camii’ nin önünde toplandık, şansımızdan hava da yürüyüş için çok güzeldi. Pandemide evlerine kapanmaktan sıkılan, yaklaşık 50 kişilik bir fotoğraf sever toplulukla hep birlikte Yahudi Mahallesine doğru yürüdük. Fotoğraf makineli böyle kalabalık bir topluluk Ulus sokaklarında bir hayli de ilgi çekti aslında.

Yahudi Mahallesi adını, bu mahallede yaşamış Ankaralı Yahudi topluluğundan alıyor, şu an mahallede hiçbir Yahudi yaşamıyor olmasına rağmen, zaten günümüzde Ankara’ da yaşayan toplam 30 tane Yahudi olduğu söyleniyor, bir zamanlar bu sokaklarda Müslüman halk ile birlikte barış ve huzur içinde yaşadıklarını mahalleye girdiğinizde hissedebiliyorsunuz. Mahallede hala aktif olarak kullanılan bir Sinagog bulunuyor. Günümüzde mahallenin ismi İstiklal Mahallesi olsa da, Ankaralılar tarafından hala Yahudi Mahallesi olarak anılıyor.

Ankara’ da Yahudilerin izleri M.Ö. 1. Yy. a kadar gitmekle birlikte, 1492’ de İspanya’ dan 1497’ de de Portekiz’ den Osmanlı’ya göç eden Seferad Yahudilerinin bu bölgeye yerleşmesi ile mahalle Yahudi mahallesi olarak anılmaya başlamıştır. Mahalledeki evler bakımsız ve yıkılmaya yüz tutmuş durumda olsa da o eski mahalle dokusunu koruyabilmiş nadir yerlerden biridir. Tipik eski mimarinin görüldüğü en önemli sokak Sinagogun da yer aldığı Birlik Sokak’ tır. İtalyan bir mimar tarafından yapıldığı söylenen Sinagogun tam karşısında yer alan iki ev Hayim Albukrek Evi ve Araf Evi oldukça ilgi çekicidir. Gezerken gördüğümüz bu evlerden bir tanesinin restorasyonu tamamlanmış, diğeri de restore edilmeyi bekliyor. Restorasyonun çok başarılı olduğunu söyleyemiyor olmakla birlikte bu güzel evlerin yıkılmadan kurtarılması adına önemli bir gelişme olduğunu düşünüyorum.

Çocukluğunda bu mahallede yaşan Yahudi vatandaşlarımızın söylediğine göre bu mahallede yaşayan Yahudiler 1939’ da 1. Dünya Savaşı ile bütün dünyada yayılan Anti-Seminizmden hiçbir zaman etkilenmemişler. Bu mahallede Müslüman Türk halkı ile birlikte sorunsuz bir şekilde yaşamışlar. Mahallenin bu özelliğinin de ayrı bir değere sahip olduğunu düşünüyorum.

Mahalleye kadar gelmişken engelleri aşan ressam Muhammed Yalçın’ ın evine de uğramadan dönemezdik tabi. Kendine özgü renkli tarzı ile zihinsel engeline rağmen bütün evini rengarenk boyayan takdire şayan sıra dışı bir insan Muhammed. Muhammed ve ailesi tüm misafirperverlikleri ile bizi de evlerinde misafir ettiler. Grubumuza çok güzel fotoğraflar çekme fırsatını verdiler. Zaten mahallede model bulmakta hiç zorlanmadık. Çocuklar, kadınlar, sokak satıcıları hepsi bize seve seve modellik yaptılar.

Günün sonunda tatlı bir yorgunluk olsa da ilkini gerçekleştirdiğimiz ve her ay yapmayı planladığımız “Sokak Seni Çağırıyor” etkinliğimizi bence amacına ulaşmış bir şekilde ve keyifle tamamladık. Bizimle birlikte bu etkinliğe katılan herkese ve Yahudi Mahallesi sakinlerine çok teşekkür ediyoruz.

Sevgi KÖYLÜ HALİLOĞLU

27 Şubat 2022

BURSA’DA İKİ GÜN

Kasım ayının sonlarına geldiğimizde 11. Bursa Uluslararası Fotoğraf Festivali (BursaFotofest) in 19 Kasım 2021 tarihinde açılmasını da fırsat bilerek; 20 Kasım Cumartesi sabahı erkenden FSK olarak; FotoFest bahane gezmek şahane mottosu ile Bursa’ ya doğru yola çıktık.

Tabi ki Bursa’ da ilk durağımız Festival alanının yer aldığı Osmangazi semti sınırları içerisinde yer alan, Merinos Atatürk Kongre Kültür Merkezi oldu. Öğlen yemeğinden sonra, Festival alanında sergileri dolaşıp, etkinliklere katılma fırsatını yakaladık. Bu sene 11. Kez açılan Bursa Fotofest, tüm dünyadan konuk ettiği fotoğraf sanatçıları ve Türkiye’den vizyona çıkardığı yeni görsel sanatçılar ile Türkiye ve Dünya fotoğrafını Bursa’da buluştururken, aynı zamanda tüm katılımcıları arasında aktif ve sinerjik bir diyalog ortamını hedefleyerek yeni fotoğrafçıların da kendilerini gösterebilecekleri bir platform oluşturmaktadır. Bu sene ki festival teması “Göz Göze” olarak belirlenmiş ve konuk ülke olarak da Azerbaycan seçilmişti. Biz de FSK olarak festivalde fotoğraf adına alabileceğimiz kadar feyz alarak; tabi Bursa’ ya kadar gelmişken şehrin kalbinde yer alan, Osmanlı İmparatorluğu Döneminde Yapılmış Bütün Camilerin Atası, olarak tabir edilen Ulu Camiyi görmeden dönmek olmazdı. Festival alanına çok yakın bir konumda olmasına rağmen Bursa’ nın Ankara’ yı ve İstanbul‘ u aratmayan trafiği nedeni ile zor da olsa; 1396-1399 tarihleri arasında 4. Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıt Han tarafından yaptırılan bu harika esere ulaşmayı başardık. Bu tarihi mekanda yer alan diğer eserleri de, Koza Han ve İpekçiler Çarşısı gibi, panaromik bir şekilde dolaşarak tekrar festival alanına döndük. Burada biraz daha vakit geçirdikten sonra, gün batımını Gölyazı’ da yakalayabilmek için tekrar hareket ettik.

Fotoğraf: Sevgi Köylü Haliloğlu, Bursa

Trafiğe rağmen neyse ki; incecik bir köprü ile ana karaya bağlı bir yarımada olan ve Uluabat Gölü üzerinde yüzermiş gibi duran minik bir adacık olan, günümüzde sit alanı olarak koruma altına alınan Gölyazı’ da gün batımına yetiştik. Gölyazı’ da çektiğimiz gün batımı fotoğrafları bütün ekibe o kadar keyif verdi ki akşam yemeğimizi de bu şirin beldede yemeye karar verdik. Yemekten sonra da dolu dolu geçen bir günün yorgunluğu ile, Karacabey’ de kalacağımız otele doğru yola çıktık.

Marmara Denizi’ nin kıyısında yer alan ve Bursa’ nın 5. büyük ilçesi olan Karacabey’ de yer alan otelimizde bir gece konakladıktan sonra, ertesi gün sabah kahvaltımızı yapıp Karacabey Longoz ormanlarına doğru yola çıktık. Longoz’ a giden yol bize çok güzel fotoğraf fırsatları verdi. Karacabey’ in doğasına hepimiz hayran kaldık. Güney Marmara akarsularının büyük bölümünün birleşmesiyle oluşan Susurluk Irmağının Marmara Denizi ile buluştuğu Kocaçay Deltası bize; Longoz Ormanları, çeşitli kuş türleri ve at çiftlikleri ile fotoğraf anlamında cömert davranarak, keyif veren kareler yakalamamızı sağladı.

Karacabey’ e tam olarak doyamadan hepimizin aklında “biz buraya baharda tekrar gelelim” düşüncesi ile dönüş yoluna çıktık. Dönüşte Bursa’ dan FotoFest’ in konukları olan Azerbaycan Fotoğraflar Birliği Başkanı Sayın Rauf Umut ve saygıdeğer eşi ile fotoğraf sanatçısı Sayın Amira Süleyman’ ı da alarak yolumuza kardeş ülke Azerbaycan şarkıları ve fotoğraf sohbetleri ile dolu olarak devam ettik. Elbette ki dönüş yolunda yolumuzun üstü olan İnegöl’ e de uğrayıp İnegöl Köftelerimizi yemeden dönemezdik Ankara’ ya.

Bu iki günün sonunda, biraz yorulmuş olsak da elimizde güzel dostluklar, sanattan alınan feyz, doğada yaşadığımız huzur, keyifli anılar ve makinelerimizde anılarımızı belgeleyen fotoğraflar kaldı.

Sevgi KÖYLÜ HALİLOĞLU

Kasım 2021

BİR SONBAHAR HİKAYESİ: SAFRANBOLU

Korona virüsünden dolayı sıkıntılı geçen 2 yıldır hiç bir etkinliğe ne ben katılabildim ne de Fotoğraf Sanatı Kurumu Fotoğrafçıları. İnsan rahatsız oluyor. Acaba bu kalabalığın içinde bir tane taşıyıcı var mı diye. Önlem almak güzel bir şey.

Nitekim 17 Ekim 2021 Pazar günü “SAFRANBOLU GEZİSİ” duyurusunu görünce katılmayı fotografçı dostlarımızla birlikte olmayı ve özlem gidermeyi çok istedim.

Kızılay’ da 07.00′ de buluştuk ve Hüsamettin Özkan başkanlığında, sırayla Ali Fatih Şama, Güneş Karacabay, Savaş Zorlu, Sevgi Köylü Haliloğlu, Uğur Yurdusev, Seçkin Bulut, Serap Kaya, Zemzem Karahan, Gülşen Günal Delice, Vildan Öztürk Kavak, Barış Şahin, Filiz Köprülü, Mustafa Uğurluay, Seda Felekoğlu, Esma Yılmaz, Selma Ünal ve Zeynel Yeşilay olmak üzere bütün Fotografçılarımızı alarak Kaptanımız Can beyin kullandığı araç ile Safranbolu’ ya doğru yola çıktık. Herkes maskeli HES kodlu ve aşılı olunca biraz cesaret alıyor insan. Birlikte olmak, gezi yapmak ve hasret gidermek çok güzel bir duygu.

Bu arada çok güzel bir durum meydana geldi. Gezimizin yöneticisi Sayın Hüsamettin Özkan biraz dert yandı. “Beni herkes Bakan Sayın Hüsamettin Özkan ile karıştırıyor, iş isteyenler, yardım isteyenler çok oluyor.” Ben de bunun üzerine Hüsamettin dostumuzun fotografını çekip Sayın Hüsamettin Özkan Bakanımıza gönderdim. Verdiği cevapta “haberim var bana da isim benzerinize çok talep gidiyor ” diye yazıp selam ve sevgilerini sundular.

Hava kapalı ve yağmurlu olacaktı. Tabi kapalı olması sorun değil ama yağmur bizi sıkıntıya sokardı. Yol boyunca dağlar sisler altında idi. Sapsarı yapraklarla donanmış ağaçlar bizi çağırıyordu. Ama zamanımızı Safranbolu’ya ayırmak zorundaydık. Bir iki yerde verdiğimiz moladan sonra, önce Karabük’ e bağlı Yörük Köyüne uğradık. Safranbolu evleri gibi evlere sahip bir Türkmen köyü. 1997 yılında koruma altına alınan bu köyde turistik faaliyetleri çok beğendik. Çeşitli yöresel malzemeler satan dükkanları, kahvehaneleri, Çamaşırhanesi ve güler yüzlü insanlarıyla gerçekten görülmeye ve fotoğraflanmaya değer bir köy.

14. ve 15. yüzyıllarda göçer yörükler genellikle Karakeçili Aşireti oymakları ile Taraklı Aşireti mensupları tarafından kurulmuş olan bu köyde Sipahioğlu Gezi Evi en meşhuru olmak üzere pek çok tarihi evde turizm canlı bir şekilde yaşanmaktadır.

İlgimizi çeken bir büstüde yazmak istiyorum. Ünlü Sopranomuz “La Diva Turca” ünvanlı Leyla Gencer’ in (1928 -2008) büstü doğduğu evin önünde yer almaktaydı. Yörük Köyünden sonra, sisler içindeki Karabük Demir Çelik fabrikasının yanından geçerek Safranbolu’ ya geldik.

CAM TERAS; Tokatlı Kanyonunda yapılmış olan 80 metre yüksekliğinde 11 metre genişliğinde ve 75 ton ağırlığı taşıyabilecek kapasite deki Cam Teras’ı hızlı bir şekilde fotografladık. Çok kalabalıktı 75 ton değilse bile 3-5 ton dan fazla bir ağırlık vardı. Ayrıca camlar çok kirli olduğundan bastığımız yerin altını tam göremediğimiz için bizleri bir korku sarmadı. Kanyonu seyrettik, sararan yapraklar arasında karşıdan karşıya halatlarla geçen gençlerin heyecanını izledik görüntüledik. İncekaya Su Kemerini de fotoğrafladıktan sonra Safranbolu’ ya geçerek saat 17.30 da buluşmak üzere fotograf çekimlerine başladık.

Hava kapalıydı. Buna rağmen biz fotografçılar fotograf çekme heyecanımızı kaybetmedik gruplar halinde sokaklarında dolaşmaya ve fotoğraf çekmeye başladık. Tarihi Cinci Hanı, Hamamı, Köprülü Mehmet Paşa Camisi, Tarihi Çarşısı, Demirciler çarşısı, evleri, lokumu, Güneş Saatini, otantik alış veriş dükkanlarını, çeşitli el sanatları vb. gibi konuları ancak çekebildik.

Esasında çok tarihi yapıları, doğal güzellikleri, konakları bulunan Safranbolu’ da yağan yağmurdan dolayı pek çok yerin fotoğraf çekimini gerçekleştiremedik.

Örneğin Hıdırlık Tepesi, Tarihi Saat Kulesi, Kaymakamlar Müze Evi, Bulak Mencilis Mağarası vb gibi yerleri dolaşıp fotoğraflamanız mümkün olmadı.
Safranbolu’nun geçmiş tarihi M.Ö. 3000 yıllarına kadar uzanmakta ve o tarihten günümüze gelen tarih içinde: Hititler, Frigler, Lidyalılar, Persler, Helen Uygarlığı, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Çabanoğulları, Candaroğulları, Osmanlı dönemlerini görüyoruz.
Önce Zonguldak daha sonra 1995 yılında vilayet olan Karabük’e bağlanan Safranbolu’ da tarihi yaşanmışlığın çok derin izleri var, yağmurun yağması bizim çalışmamızı biraz zorlasa da, sonuçta tüm fotoğrafçılar güzel karelerle 17.30’da Can beyin kaptanlığında ki aracımızla Ankara’ ya doğru yola çıktık. 21.30 gibi de güzel geçen bir FSK gezisi sonunda sağ selim Ankara’ ya vardık.
Sağlıklı ve güzel bir gezi oldu. Genç Fotoğrafçılarımızla sohbetler yapıldı. Onlara çeşitli fotoğraf bilgileri verildi. Burada bir tanesini anlatmak istiyorum; 12 Şubat 1991 tarihinde Bolu civarında trafik kazasında vefat eden Merhum Sami Güner ve Ustamız Merhum Sıtkı Fırat ile evimizde yemekte idik. Bir ara televizyonda Zeki Müren “Dediler zamanla hep azalırmış sevgiler, Olsun bana seninle geçen yıllarım yeter” şarkısını söylerken sessizlik oldu. İlter Yeşilay’ın güftesini Zeki Müren’ den dinledikten sonra Sami Usta bize dönerek şu nasihati verdi. “İlter Kızım, senin bu şarkın yüz sene sonra yolda giden birisi tarafından mırıldanılsa, benim bir fotoğrafım bir duvarda veya bir kitapta kalmış olsa biz sanatçılar yaşarız. Onun için sanatsal aktivitelere devam etmemiz gerekir” demişti. Her iki hocamızı üstadımızı özlem ve rahmetle anıyoruz.
Bir de genç fotoğrafçı kardeşlerime şunu öğütledim. Hepimiz faniyiz günün birinde gideceğiz. Gezilerimizde birbirimizin fotoğraflarını çekip arşivlememiz lazım. Mesela Dursunali Sarıkoç, Mesala Sıtkı Fırat, Alyat Burç vb. gibi sanatçılarımızın kaybından dolayı bir anma günü yapılacaksa bizden bu kişilerle ilgili fotoğraf istenildiğinde hemen, en az on fotoğraf verebilmeliyiz. Bu nedenle birbirinizin güzel fotoğraflarını çekin.
Yeni gezilerde buluşmak dileği ile böyle güzel bir günü birlik Fotoğraf Uygulama gezisinde bizleri buluşturduğu için FSK’ ya teşekkür ederiz.

FSK “FOTOGRAF SANATI KURUMU”
GÜNÜBİRLİK FOTOGRAF UYGULAMA GEZİSİ
SAFRANBOLU 17 Ekim 2021, Zeynel Yeşilay